Tarihin köşelerine, zamanın yıpranmış ipiyle asılan manzaralar arşive kalktı sanki orada...
Geçmişle ilgili ne varsa orada, bir anda maziye döndü belli ki...
Oysa bizi, eskinin o yoksul tabloları içerisinde tutan zamanın, beyhude tükenişi neleri götürmedi ki bizden?..
Hepimizi, herkesi tüketen o eski manzaraların içerisinde, yokluğa, çaresizliğe, yoksulluğa rağmen tebessüm eden ve bizi orada bir umut gibi tutan o eski zamanlar, hızlı atlara binip gittiler çok eskilerde...
İşte o yoksul, mazlum ve çaresiz mahallede, herşeyi kendi içinde çırpınırken gösteren o manzaraların neredeyse hiç biri yok artık;
Kocaları mayında ölmüş yaşlı kadınlar oturmuyor artık, eskimiş tahta kapıların önünde...