Ahval ve şeraiti anlatan ne güzel atasözleri ve deyimleri var bu memleketin...
İşte o deyimlerin çoğunda sitem, bazılarında öfke (!), kimilerinde nasihat, birçoğunda ise önemli "ders"ler var...
Türkiye gibi sosyal, siyasal ve ekonomik alandaki çarpıklıkların zirve yaptığı bir ülkenin insanları, sosyal medyadaki en küçük eleştirilerinde bile kendilerini savcının karşısında buldukları için, toplumun büyük çoğunluğu artık derdini açık açık anlatamıyor...
İşte bu yüzden de atasözlerinin o vurucu- sarsıcı- düşündürücü ve uyarıcı etkisine de sığınıyor insanlar...
Toplumun ekonomik açıdan kıskaca, demokratikleşme açısından zapturapt altına ve adalet açısından kuşkuya sürüklendiği bir dönemde; ülkedeki kimi bireylerin sessiz davranışları ya da kahredici "intihar" eylemleri ise atasözlerinin, yüreklere hançer gibi saplanan duygularını ve tepkilerini de çok net biçimde dışa vuruyor!!!
Bazen gazete manşetlerinin, anlı şanlı köşe yazarlarının, çok bilmiş kalemşörlerin ya da araştırmacı gazeteci geçinen zavallıların yüzlerce satırda anlatamadığı olaylar, çelişkiler ve de tepkiler, kimi zaman öfkeden, ya da ölümün soğukluğundan sıkılmış avuçların içerisine (!) yazılan bir- iki sözcükle çok net deşifre oluyor!!! Hem de darağacında (!) sallanırcasına!!!