Ay ışığındaki firari sevdaları ve kalplere vuran türküleri dinlediğimde, aklıma hep Urfa gelir...
Ceylanların ninni söylediği dağlar, fesleğen kokusunda çiğköfte ve deniz hırçınlığında, uçsuz bucaksız feryatlar savuran gazeller...
"Şimdi Urfa'da olmak varmış" derim de, ya bizi gün ortasında cehennemi bir ateşe mahkum eden sıcaklar?..
Nasıl kaçacağız, her kuytu köşede bile ateşiyle bizi adeta hapseden o sarı sıcaklardan?..
İşte yaygın bir tehlikenin de; her yaz olduğu gibi harabe köşelerinde pusuya yattığı şu çok sıcak günlerde, ellerinde kebap şişleri ve el fenerleriyle, akrep avcısı çocuklar yine geceyi beklemektedir...
O simsiyah mahlukatlar, gecenin sessizliği ve serinliğinde dışarı çıksın da avlasınlar diye!..