Turgut Özal'ın "benim memurum işini bilir" şeklindeki o utanç verici çıkışının yıllar sonra, adeta benim halkım işini bilir düşüncesiyle, hazır yiyici, kolaycı, çıkarcı bir yaşam biçimini dayatması ve yaygınlaştırması ne kadar da acı değil mi?..
Herkes farkında sanırım; çalmadan-çırpmadan, rahat yaşamanın, sağlıklı ve huzurlu yaşamanın adı, kolay-zahmetsiz-risksiz para kazanmaya dönüştü bu ülkede...
Kimi minareyi çalarken kılıfı hazırlıyor, kimi de çalmak için kılıktan kılığa girebiliyor!..
İşte "titan" zincirlerinden Çiftlik Bank rezaletlerine, patates-soğan stokçuluğundan "hal" vurgunculuğuna, döviz spekülatörlerinden banka dolandırıcılığına, kredi sahtekârlığından arazi rantiyeciliğine kadar kolay kazanmanın, daha doğrusu kolay dolandırmanın yöntemlerini bulmuş kimi uyanıklar!..
Velhasıl, neresinden tutarsanız tutun, özellikle son on yılda bir kokuşmuşluk, bir yüz kızartıcı rezaletler zinciri siyasetten ekonomiye kadar yaşamın her tarafına egemen olmuş...
Güçlülerin dünyasında ezenler uyanık, ezilenler ise aptal yerine konulurken, ne yazık "malı götüren götürene!.."