Eski zamanların Suruç'unu anımsıyorum da herkesin aklında kalan görüntü hep aynıydı; kerpiç evler, yoksulluk ve en çok da çamur!..
Küçücük meydanı, daracık yolları, eski püskü evleri ve asfalt yüzü görmemiş köhne ve çarpık zeminiyle, kırsaldan ilçenin küçük merkezine tekerlekleriyle sürekli "çamur" taşıyan at arabalarının yarattığı bitmeyen balçık...
Yazın tozdan, kışın alabildiğince çamurdan geçilmeyen, üzerine ölü toprağı elenmişçesine bir köşede mazlum ve de sanki çaresiz duran bir eski yerleşim birimiydi Suruç...
Antep-Urfa kara yolunun sağ tarafında, "Aligör" olarak bilinen 11 Nisan beldesinin ilerisinde, Suriye sınırında, uzun süre belki de Urfa'nın kaderine terkedilmiş en yoksul ilçelerinden biriydi orası...
Urfa'nın bu garip ilçesi fiziki olarak köhnelikten uzun süre kurtulamasa da, siyasi olarak hep hareketli bir ilçe oldu...
12 Eylül öncesinde, sol fraksiyonlardan "Apocular"a kadar her türlü örgütlenme ilk olarak orada filiz verdi ve orada eyleme geçti... "Halkın Kurtuluşu"ndan sonra Suruç'ta "Özgürlük Yolu" ve "Apocular" (PKK) daha da hareketlendi...