Bir zamanlar işyerlerine, devlet dairelerine, evlere, araçlara ve hatta umumi tuvaletlere kadar giren "telekulak" rezaletlerinin toplumu nasıl da paranoyak hale getirdiğini hiç unutmadık...
Herkesin birbirinden; karının kocadan, ustanın çıraktan, patronun sekreterden ve neredeyse kardeşin kardeşten kuşkulanır hale geldiği utanç verici bir dönem de yaşadı Türkiye...
İnsanların telefonlarından korkar hale geldiği, özel toplantılarda bile fısıltıyla konuşmak zorunda kaldığı, karanlık, baskıcı ve utanç verici bir süreçle başbaşa kalmıştı bu ülke...
Hani ardında "cemaat"in olduğu çok sonraları iyice deşifre olan dinleme-izleme, kaset-kayıt rezaletleri gibi "baskı" yöntemleri var ya, işte o müdahaleler FETÖ operasyonlarının ardından sanki azalmış gibi duruyorsa da, başka kanallardan, başka versiyonları faaliyet halinde!!!
Söyler misiniz; cemaatin bürokrasiden siyasete kadar herkesi sindirme, teslim alma ve etkisiz hale getirme uğruna dayattığı kaset şantajcılığının ve dinleme rezaletlerinin dosyaları mahkemelerde tartışılıyor da, toplum kişisel özgürlükler ve anayasal haklar açısından rahat mı acaba?..
Yandaş tetikçilerin televizyonlarda ve gazetelerde "düşünce özgürlüğü" adı altında terör estirmesini saymazsanız, bu soruya "evet" yanıtı verecek bir kişinin olacağını pek sanmıyorum bu ülkede...