Gazetecilik yaşamımda pek çok politik hikaye ve safsata dinlemek zorunda da kaldım...
Siyasetçilerin öyle tuhaf vaatlerini not aldım ki mitinglerde, ne meydanları dolduranlar inandı o havalı, cakalı, renkli laflara ne de politikacıların ahkamını medyadan takip edenler...
Siyasettir bu; herkes herşeyi söyler de, arkası gelmez uçuk ve de hayali vaatlerin... İktidara geleninden muhalefette kalanına kadar seçim biterse tüm vaatler de hak getire... Velhasıl, kimse kimseden hesap sormaz mücadele Meclis'te bitince...
Maksat seçmeni sandık başında uyutmaksa, at kafadan ne istersen, hesap soran da yoktur bu memlekette, yalan-dolan vaatlerin arkasını sorgulayanlar da...
Diyebilir ki kimileri, "millet madem yalana inanmıyor, seçmeni yıllarca uyutanları neden ısrarla iktidara getiriyor?.."
Aslında milletimiz yalnızca "mağduriyet" edebiyatına inanmıyor, belki çaresizlikten de olsa çok çabuk kanıyor uyanık siyasetçilere ve çok çabuk düşüyor hikayeci politik figürlerin, o pembe hayallerinin peşine...