Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her seferinde dikkat çektiği şu üç bela, hakikaten İslam dünyasını tehdit eden baş bela niteliğindedir: Terör, mezhepçilik ve ırkçılık.
Terör öylesine bir baş belasıdır ki; ne din tanıyor, ne inanç, ne ırk, ne de mezhep.
Terörün kutsalı yoktur.
Çünkü kutsal olan insan hayatını hedef alıyor.
Kendini sözüm ona en hakiki Müslüman olarak tanımlayan bir grubun İslam’ın en kutsal kentinde, en kutsal bir ayda terör yapıyor olması artık başka izahı gerektirmeyen nasıl bir belayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Terör kimden gelirse gelsin lanetlenmediği sürece insanlığı çürütür.
Ne yazık ki günümüzde terör arasında ayrım yaparak insanlığımızı çürüten anlayışlarla karşı karşıya bulunuyoruz.
DAEŞ bir terör eylemi koyduğunda yeri göğü inletenler, PKK’nın terör eylemleri karşısında arkalayıcı ve haklılaştırıcı bir yerde kendilerini konumlandırabiliyorlar.
DAEŞ terörüne karşı PKK’yı, PKK’ya karşı DAEŞ’i arkalayanlar bilinmelidir ki insanlık suçu işliyorlar.
Modern zamanlarda terör, bölgesel ve küresel rol kapma veya devletlerin hegemonik güç ilişkilerinde işlevsel bir araç olarak kullanılabilmektedir.
Artık devletler birbirleriyle savaşmak yerine terör örgütleri üzerinden birbirleriyle savaşma yoluna gidiyorlar.
Günümüzde bu tür savaşlara “vekalet savaşları” deniliyor.
PKK da DAEŞ de bölgesel ve küresel güçlerin “vekalet savaşları”nı yürüten terör örgütleridirler.