“Ayaklar baş oldu” diyor birileri.
Niye dedikleri malûm.
Bu lafın gerisindeki zihniyetin ne olduğu da malûm.
Ayak-baş metaforu demokratik bir kültürün ürünü değil.
Olamaz.
Her insanın vücudu üstünde taşıdığı bir başı vardır.
Bir de vücudunun diğer uzuvları.
Ayak bu uzuvlardan biridir.
Tıpkı baş gibi…
Baş değişmez, yerinde kalır her daim.
Ayağın baş olduğu da bu örnek temelinde görülmüş şey değildir.
Bunun siyasal kültürümüze nasıl taşındığını elbette biliyorum.
Bir başka deyişle, kendilerini ayrıcalıklı ve seçkin gören zümrelerin kendilerinden gayrısına nasıl ayak muamelesi yaptığını da biliyorum elbet.
Lakin bu metaforun günümüze taşınmasında ciddi sorunlar var.
Hele hele demokrasi marifetiyle gelip gidenin belirlendiği bir ülkede, artık ayrıcalıklı zümrelerin olmadığı bir memlekette gündeme getiriliyor olması ciddi bir mesele olarak duruyor karşımızda.
***
Osmanlı hanedanına mensup bir hanımefendiye, kendini aslında bu ülkenin imtiyazlı ve seçkin zümresine mensup olarak gören bir başka hanımefendinin sarfettiği bu laf, o hanımefendinin zihninde hâlâ saklı duran bir başka öce işaret ediyor.
İşin ironik yanı ise, kendini imtiyazlı zümrenin seçkin bir üyesi olarak gören laikçi hanımefendinin kustuğu bu lafın ardında gizli olan bir zihniyetin dışavurulmuş olmasıdır.