Kavram kargaşasına gerek yok.
Sap ile samanı karıştırmaya da...
Kimse bulanık suda balık avlamaya kalkışmasın.
Doğru oturup doğru konuşalım.
Zira yanlış oturanın doğru konuşması pek mümkün değildir.
Herkes oturuşuna/duruşuna göre konuşur.
“Yanlış otursanız bile doğru konuşunuz!” deyişi bir temenniden ibarettir.
Keşke mümkün olsa…
Bu girizgâhtan sonra gelelim sadede.
Sözcü yazarlarından Emin Çölaşan ve Necati Doğru üzerinden sürdürülen tartışma ibretliktir.
Pozisyon alışlar da...
Çölaşan-Doğru ikilisinin FETÖ’cü olmadığına tanıklık eden yazılar bir yanıyla haklı, bir yanıyla da hakikati örtme boyutuna sahip.
Haklı yanı şu: Sahiden de her iki yazar organik olarak FETÖ’cü değiller.
Tersine FETÖ zihniyetine ve yapılanmasına karşılar.
Yazılarıyla bunu kanıtladıklarına biz de şehadet ederiz.
Evet, bu boyutuyla FETÖ’cü değiller.
Hakikati örtme boyutu şu: Her iki yazarın Erdoğan düşmanlığı dolayısıyla FETÖ’ye yardım ve yataklık anlamına gelecek bir yerde kendilerini konumlandırdıkları sır değil.
Çölaşan’ın “Şimdi cemaati savunma zamanı” başlıklı yazısı bile bunun böyle olduğunu göstermek için yeter delildir.