Hadi özerkliği tartışalım. Ama devreye silahları almadan.
“Demokratik özerklik” öyle bir şeydir ki evvelemirde demokrat olmaklığı gerektirir. Birinci koşul budur yani. Elinde silah olan bir örgüte veya silah marifetiyle tesis edilmek istenen bir yönetim biçimine demokrat denebilir mi? Demokratlık her şeyden evvel bir duruştur, bir zihniyettir. Her türlü şiddeti ve terörü dışlar. Demokratlık bir yöntemdir. Yöntem olarak silahı esas alanların getireceği şey zinhar demokrasi olamaz. Demokrasiyi katlederek demokratik bir yönetim biçimi getirilemez. “Özerklik” iddiasında bulunanların da öncelikle ve önemlilikle zihnen özerk olmaları gerekir.
Sen kendin özerk değilsen, silah karşısında veya silahlı güçler karşısında sıradan ve basit bir aparata dönüşmüşsen ne demokratlıktan bahsedebilirsin, ne de özerklikten. Dolayısıyla Kandil’in ve HDP’nin “demokratik özerklik” talebi, hem özü itibariyle hem de yöntemsel olarak demokrasi paradigması bağlamında batıl bir iddiadır. Dünyanın neresinde görülmüştür eli silahlı bir örgütün, işi-gücü kan dökmek olan bir örgütün demokrasi getirdiği veya iktidar olduğu alanlarda bireylere özgürlük veya özerklik tanıdığı?
“Demokratik özerklik” iddiası, Kandil/HDP hizbinin oluşturmak istediği kanlı, jakoben, otoriter ve ceberrut bir rejime giydirilmiş kılıftan ibarettir. Kendisi gibi düşünmeyen her Kürdü imha edilmesi gereken düşman olarak gören bir PKK/HDP hizbinin iktidarında ne demokrasi olur, ne hukuk, ne de barış...