Herkesin diline doladığı bir ezber söz vardır: "Güç, bozar. Mutlak güç, mutlaka bozar."
Oysa güç, düne kadar bu lafı edenleri de bozdu. Bozuyor.
Baksanıza sandıktan çıkan güç karşısında nasıl da ilkesiz ve omurgasız davranıyorlar. Nasıl da bükemedikleri bileği öpme yarışına giriyorlar.
- 7 Haziran’ın faturasını Erdoğan’a çıkartanları unutmadık. “Cumhurbaşkanı sahaya indiği için halk tepki gösterdi, o yüzden AK Parti’ye oy vermedi” diyenlerin nasıl bir hesap içinde olduklarını elbette biliyorduk. 1 Kasım sonuçlarından sonra aynı koronun Cumhurbaşkanı ve etrafında ona sadakatle bağlı olanları nasıl hedef tahtasına oturtmak için pusuda beklediklerini de biliyorduk elbet. Çok şükür hesapları tutmadı. Şimdi başka türlü konuşuyorlar.
- 7 Haziran’dan sonra hemen Cumhurbaşkanına dirsek gösterenleri gördük. Çok kurnazdılar. Geleceği düşünerek doğrudan Cumhurbaşkanını hedef aldıkları halde bunu gizleyip çevresindekileri vurma yoluna gidenlerdi bunlar. Daha açıkçası medyada ve her yerde canlarını bile riske ederek Cumhurbaşkanını savunanları itibarsızlaştırma yoluna gidenlerdi bunlar. "Televizyonlarda ve gazetelerde Cumhurbaşkanını savunanlar aslında Cumhurbaşkanına zarar veriyorlar. Çok sert ve uzlaşmaz görünüp AK Parti’nin imajını da lekeliyorlar" türünden sözlerle başkaca çevrelerin bitirmek için fırsat kolladıkları bir avuç insanı itibarsızlaştırma ve bitirme yoluna gidenler sadece kılık değiştirdiler. Bir yolunu bulur aynı mecraya savrulurlar gene.
- Önce Cumhurbaşkanının üslubunu dillerine doladılar. Çok sert ve kırıcı, diyaloga ve uzlaşıya kapalı bir üslup deyip durdular. Sonra da televizyonlarda tek kabahatleri liderlerini ve davalarını savunmak olan bir avuç insanı benzer gerekçeler üzerinden itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Kendileri denge siyaseti izlediler. Hatta hadlerini aşıp AK Parti’nin içine hamle yaptılar. Cumhurbaşkanından yüz bulamadıkları için Başbakana yanaştılar.