İran’da olaylar devam ediyor. Üzücü hadiselerde hayatını kaybedenlerin sayısı giderek artıyor. Belli ki, Mısır’da kanlı diktatörü destekleyen, bizde de önce ‘Gezi rezaleti’ni sonra da darbeci hainleri teşvik eden, Katar’a tezgâh kuran, Arabistan’da iç darbe yaptıran ve Kudüs’ü kafasına göre başkent ilan eden ABD, şimdi de İran’ı karıştırmak istiyor. Daha önce gördüğümüz soysuz filmlerden biri! “İran’da değişim zamanı. Eylemleri destekliyoruz.” açıklamasını yapan kibirli adamın başarılı olacağını sanmıyorum. İran, kadim devlet geleneği olan güçlü bir ülkedir. ABD’nin üfürmesiyle sarsılmayacak, ülkede sağduyu hakim olacaktır. Kanaatimce İsrail’in dışındaki bütün dünya ülkeleri, artık gözüdönmüş ABD’nin tehdidi altındadır. Dolayısıyla BM’de olduğu gibi bu despot ülkeye karşı bütün ülkelerin birlik olması şart. Dünya, çirkin ve çılgın kovboyu hemen durdurmalı; aksi takdirde yeryüzünde huzur kalmayacak. Basiretli ve ferasetli insanlar, dönen dolapları ve tuzakları şüphesiz görüyor. İran, emperyalist vahşi iştihalara terkedilmemeli. Yeni yılın komşumuza ve insanlığa huzur getirmesini dilerim.
***
Değerli yazar Beşir Ayvazoğlu’nun Altın Kapı isimli eseri Kapı Yayınları’ndan çıktı. Eser, yazarın resim, musiki ve şiir hakkında kaleme aldığı yazılardan meydana geliyor. 16 yıl önce aynı isimle yayımlanan kitap, yeniden ele alınmış, hatta yazılarının çoğu değişmiş olarak elimizde bulunuyor. Ayvazoğlu, kitabın isminin veriliş hikâyesini şöyle anlatıyor: “Altın Kapı ismi çok hoş bir anekdottan doğdu. Arkadaşları Yahya Kemal’e bir gün Kadıköyü’ndeki bir dost evinde Tanburî Cemil Bey’i dinletmişler; büyük şairin o günkü izlenimlerini Cemil Bey’in oğlu Mesut Cemil’e anlattıktan sonra söylediği şu cümle, eski musikimizin kültürümüz açısından ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlatır: ‘O zaman karşımda altın bir kapı açıldı. Memleketime bu kapıdan girdim.’
Bu altın kapının ardından bütün bir medeniyetimiz vardır. Plastik sanatlar, mimari, musiki, eski şiir ve elbette İstanbul... Bir Anadolu şehrinin çorak kültür ortamında nasılsa keşfettiğimYahya Kemal de benim için bir ‘altın kapı’ olmuştu. Onun sayesinde on beş yaşımdan beri kültürümüzün zengin dünyasında seyahat edip duruyorum. Bütün yazarlık hayatımın bu kapının arkasındakileri görme ve gösterme çabasından ibaret olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yeni Altın Kapı’yı bu uzun seyahatten izlenimler olarak okuyabilirsiniz.”
Beşir Bey, kültürümüze ve medeniyetimize vâkıf bir aydın. İlgi alanını şiirden edebiyatın bütün türlerine yayan, oradan da plastik sanatlara, musikimize ve klasik sanatlarımıza kadar genişleten derin bir tecessüsün sahibi. Meselâ ‘Hat ve Resim’ arasındaki münasebeti merak ediyor. ‘İslam’da Resim ve Heykel’ üzerinde duruyor. Osmanlı padişahlarının resme ve genelde sanata bakışını inceliyor. Itrî’den Yahya Kemal’e, Mehmed Âkif’ten Ahmet Haşim’e uzanan geniş bir şahsiyet kadrosu içinde sanatın zirvesine çıkmış olan musikişinasları ve edipleri genç okuyucularla buluşturuyor. Bu yazılarda yapılan köklü ve esaslı mukayeseler, dikkat çekici. Yazarımız, edebiyat üstatları arasında kıyaslama yaptığı gibi farklı sanatlarda deha derecesinde olan kişilerin birbirlerinden etkilenişlerini de ‘mukayeseli edebiyat’ penceresinden vukufiyetle gözlemliyor.
***