Bazı kahramanlar vardır ki, sessizce yaşar, öne pek çıkmazlar. Ama yaradılışça yiğit yüreklidirler. Davaları uğruna her türlü mihneti çeker, büyük çileye talip olur, sağlam kişilikleriyle temayüz ederler. İki gün önce ebedî âleme yolcu ettiğimiz Doç. Dr. Erdinç Beylem böyle biri idi. Hakka yürüdüğünü pazar akşamı internetten ve hemen akabinde Birlik Vakfı’ndan gelen mesajdan öğrendim. Okmeydanı’nda bir hastanede dört yıldan beri tedavi görüyordu ve son nefesini orada vermişti. Son bir ay acil serviste komadaydı. Yıllar önce Eminönü’nde belediye otobüsünde Fatih’e kadar birlikte seyahat etmiş, yolda kendisini dinlemiştim. Geçmişteki mücadelelerden bahsetmişti. Mert, yürekli ve imanlı bir insan olduğu dostları tarafından hep ifade edildi. 16 Nisan Pazartesi günü öğle namazını müteakip Fatih Camii avlusunda ailesi, yakın dostları ve dava arkadaşları vardı. En çok da eski Marmaratörler ve MTBB’liler... Cenaze namazı kılındı, helallik alındı ve hüzünlü bir şekilde ahirete uğurlandı.
Biyografisi, hayatının özüdür. 1943 yılında serhat şehrimiz Edirne’de doğdu. Evlad-ı Fatihan’dı. İlk ve orta eğitimini bu şehirde yaptı. 1961 yılında DSİ 11. Bölge Müdürlüğü’nde devlet memuriyetine başladı. 1970’te İstanbul İ.T.Akdaemisi’ni bitirdi, aynı yıl İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde doktora eğitimine müracaat etti; İ. Ü. İşletme Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. İktisat Fakültesi’nden “Türkiye’de İmalat Sanayiinde İstihdam Sorunu” konulu doktorasını aldı. 1988 yılında “Türkiye’nin Bazı Sosyo-Ekonomik Problemler” isimli teziyle doçent oldu. İstanbul Üniversitesi’nin işletme, iktisat ve mühendistlik fakültelerinde işletme, iktisat ve hukuk alanında dersler verdi. 2002’de emekliye ayrıldı. “Eski Hukuk Belgeleri” dersini okutmuştu. Gazete ve dergilerde yazdı. Arapça, Fransızca, İngilizce ve Osmanlı Türkçesi biliyordu.
Merhum, MTTB’de dört dönem bulunmuştu. Meşhur Marmara Kıraathanesi’nin müdavimlerindendi, yani “Marmaratör”dü. Kendi ayakları üzerinde durmayı tercih etti ve kitap satarak üniversiteyi bitirdi, kimseye eyvallah etmedi. Fatih’te oturuyordu. Onu çok seven yakın dostları arasında Yekta Korca,Tuncer Arabul, Gündoğan Üçer, Mehmed Niyazi, Cemal Aydın, Reşat Şen, Halil Duruk, Ali Rıza Abay ve Cafer Sadık Özlevent de bulunuyor.
Vefatından sonra kederli dostları onu hayırla yâd ettiler. Av. Mehmet Cangir, sosyal medya hesabında şu satırlara yer verdi: “Mücadelede tek başına bir ordu kadar güçlü irade ve feraset sahibiydi.1961 tarihinde memleketi olan Edirne’de FETO ile tanışmış, onun bir hain olduğunu her fırsatta her yerde haykırmış, hiç kimseyi inandıramamiş; tek başına onunla mücadele etmiştir.” Mehmet Cemal Çiftçigüzeli de, “Ekmeğini öğrenci iken çantasında taşıdığı kitapları satarak kazanan bu değerli ilim adamı, 1960’lı yılların öğrenci lideri, Edirneli mert ve aziz dostum, sevgil kardeşim, gönüldaşım. Önemli bir özelliği de doğrucu davut olarak ‘baklayı ağzından çıkaran’ tek arkadaşımız olmasıydı” şeklinde duygularını dile getirdi. Metin Hasırcı ise şu sözlerle dostunu uğurluyordu: “İlim ordumuzun bu değerli hocası, ömrü boyunca İslam davasının kucaklayıcılarından olmuş bilhassa MTTB öncüleri arasında yer almış değerli bir şahsiyetti.”
Musikişinas tarafı az biliniyordu. Rahmetli bestekâr-udî Rüştü Eriç’in bestelediği şu üç eserin güfteleri, ona aitti: “Bir gün bile açmaz bu gönül gülleri sensiz” (sûz-nak), “Nazlanma gel artık bu hayat kimseye kalmaz” (Lâlegül) ve “Nâlân ediyor ruhumu hicrân dolu akşam” (segâh). 11 Haziran 2017 tarihinde Beyazıt’ta Çağrı Yayınları standındaki imza günümü şereflendirmişti. Topkapı Çamlık Mezarlığı’na defnedilen Erdinç Beylem’e Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, makamı âli, menzili mübarek olsun. Ailesine, bütün dostlarına, sevenlerine ve talebelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.