Türkiye’de sanatla en çok hemhâl olan meslek grubu Tıpçılar. Doktorlar, şiirden musıkîye, resimden sinemaya kadar bir çok sanat alanıyla yakından ilgileniyorlar. Bazı hekimlerin hobileri, asıl mesleklerinin önüne geçmiş bile.
Kendisini bitkin hisseden kişi, hastaneye geldi, kapıdan içeri girdi, sonra doktorunun odasına geçip oturdu. Az sonra beyaz önlüğüyle hekim geldi. Hasta, doktora kendisini çok hâlsiz hissettiğini söyledi. Bunun üzerine doktor ile hastası arasında şu diyalog geçti: “Kitap okur musun?” “Hayır!”, “Musıkî dinler misin?” “Hayır!”, “Resim yapar mısın?” “hayır!” Güzel sanatlarla ilgili bir kaç soru daha sordu hekim. Hepsinden olumsuz cevap alınca durakladı, sonra şunu söyledi: “Ee tabii hasta olursun. Bu sanatların hiç biriyle alakadar olmazsan komaya bile girersin!” Önündeki reçete kâğıdına bir kaç satır yazdı, adama uzattı: “Sabahları kahvaltıdan önce veya sonra hafif müzik!”, “Gündüz, mesaiden sonra sergi ziyareti!” Akşam evde en az yarım saat resim, tezhip veya minyatür çalışması.”, “Gece uykudan önce mutlaka bir saat kitap okuma!”, “Ayda bir sinema veya tiyatro!” Adam doktorun uzattığı reçeteyi aldı, itinayla katladı. cebine koydu. Kalkıp giderken hekimine minnet dolu baktı ve şunları söyledi: “Tavsiyelerinize harfiyyen uyacağım doktor! Çok teşekkkür ederim!”
Latife bir yana, ülkemizde sanata en çok değer verenlerin başında doktorlar gelir bilir misiniz? Yaptığım minik bir araştırmadan, bunu anladım. Hekimler, hem kendileri sanatla uğraşıyor hem de hastalarına mutlaka herhangi bir sanatla meşgul olmalarını tavsiye ediyorlar. Hatta bu gerçek, bir nükteye bile dönüşmüş ve şöyle anlatılır olmuştur: “Tıbbiyeden şair, müzisyen, aktör, ressam, hattat ve diğer sanat dallarında üstatlar çıkar, arada bir de hekim!..”
ECDADIMIZ MUSIKİYİ TEDAVİDE KULLANMIŞ
Geçmişte ecdadımız ‘musıki’yi ilaç gibi tedavide kullanmış. Edirne’ye gidip de Darü’şşifa’ya uğrayanlar, hastaların müzikle tedavi edildiği odaları gezip görmüşlerlerdir. Müzikle tedaviyi günümüze taşıyan hekim-sanatçılardan biri de merhum Rahmi Oruç Güvenç’ti. İyi kadrosu ve sağlam ekibiyle birlikte, tedavi amacıyla kullanılan müziğimizi yıllarca hem Türkiye’de hem de yurtdışındaki bir çok ülkede icra etti, tanıttı. Ayhan Songar’ın asistanlığını da yapan Güvenç, konserlerin ardından hep takdir topladı, alkışlar aldı.
Tarihimize uzandığımızda bir çok “hezarfen sanatkâr”la karşılaşırız. Tıp ilminde büyük bir birikime sahip olan bazı hekimlerin aynı zamanda iyi bir hattat, sağlam bir bestekâr, zarif bir şair veya eser vermiş bir müellif olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Ama o kadar uzağa gitmeden yakın dönemdeki tıp-sanat münasebetleri üzerinde kısaca ve özetle duralım. Cumhuriyet’ten önce aklımıza geliveren iki meşhur doktor Cenap Şahabeddin ile Abdullah Cevdet’tir. Veteriner hekim olarak da Mehmed Âkif Ersoy’u saymalıyız.