15 Temmuz Destanı, şimdiden şanlı tarihimizdeki galibiyetlerimiz, Çanakkale Zaferi ve İstiklal Harbi gibi insanlığın ve tarihin şeref levhalarından biri olarak kayda geçti.
İslam'ın son kalesi, mazlumların sığındığı biricik ülke Türkiye'miz, işgal ve darbe teşebbüsünün yıldönümüne yaklaşmış bulunuyor. Halen başta FETÖ, PKK, DEAŞ, PYD ve DHKP-C ihanet örgütlerine karşı büyük mücadeleler veren güvenlik güçlerimiz, her yerde başarılı neticeler almaya devam ediyor. Şükürler olsun ki, PKK'nın da kökü kazınıyor. Çaresiz kalan ve inlerinde sıkıştırılan hainler artık askerimize teslim olmaya başladı. Türkiye, tarihinin en zor döneminden geçerken hem içerideki maşa örgütlere hem de dışarıda bize hasım olan, bilhassa Batıdaki emperyalist ülkelere karşı muhteşem bir direniş gösteriyor. Yedi düvele karşı verilen bu amansız mücadele, dünya tarihinin şanlı sayfalarına eklendi bile.
15 Temmuz Destanı, şimdiden şanlı tarihimizdeki galibiyetlerimiz, Çanakkale Zaferi ve İstiklal Harbi gibi insanlığın ve tarihin şeref levhalarından biri olarak kayda geçti. İmanlı ve mübarek bir milletin katil uçaklara, sefil tanklara ve onların satılmış robot askerlerine karşı verdiği büyük mücadeleyi ve elde ettiği zaferi bütün dünya hayretle, hayranlıkla gördü. Düşmanlarımız bile, kerhen de olsa bu dirilişi, direnişi, dayanışmayı ve azmi takdir etti, övdü.
15 Temmuz Haftası hazırlıkları son hızla devam ediyor. Resmi açılışlar, toplantılar yapılacak; şehitlerimizin anıtları törenle açılacak. Bilemediğimiz sürpriz çalışmalar olabilir. Devletimiz, hükümetimiz, ordumuz, emniyet teşkilatımız, valiliklerimiz, belediyelerimiz bu hazırlıkları tamamlarken vatandaşlar olarak bize ne gibi görevler düşüyor? Sivil toplum kuruluşları neler yapabilir? Bu konuda imal-i fikr etmek istiyorum. Zira bu kanlı, alçak ve hain darbe ve işgal teşebbüsü,devletimize yönelik olduğu gibi aynı zamanda milletimizi de hedef almıştı. Öyleyse Millet-Devlet bütünlüğü içinde bu programlar gerçekleşmeli ki, ruhlarını, bedenlerini, akıllarını ve vicdanlarını başkalarına satanların cesareti tamamen kaybolsun, ümitlerini yitirsinler. Kanaatimce bu anma, hatırlama ve görevler bir haftayla da sınırlanamayacak. Zira şimdiden bir çok ciddi etkinliğe başlandı. Benim naçizane düşüncem ve temennim şudur ki: Nasıl Ağustos ayı “Zaferler Ayı” ise, Temmuz da bundan böyle artık “Destan Ayı”mız olmuştur. Dolayısıyla Temmuz ayının sonuna kadar bu rüzgâr devam etmeli, çalışmalar sürdürülmelidir. İşte yapılabilecek faaliyetlerden bazıları:
ŞEHİTLERİMİZ VE GAZİLERİMİZ ZİYARET EDİLMELİ
Onlar bizim için, bu mübarek vatanı korumak adına, al bayrağımızı indirmemek, ezan-ı Muhammedi'yi dindirmemek için canlarını ve kanlarını feda ettiler. Üstümüzde hakları çok. Başta İstanbul ve Ankara'da olmak üzere Türkiye'nin bir çok bölgesinde şehitlerimizin anıt mezarları vardır. Vatandaş olarak, bize görev düşüyor. Şehitlikleri ziyaret etmeli, fatihalarımızı ve dualarımızı okumalıyız. Elbette sadece 15 Temmuz Şehitleri değil, yıllardan beri Doğu ve Güneydoğu'da dış güçlerin maşası olan, kendi halkına kıyabilen PKK'lıların şehit ettiği askerlerimizin, polislerimizin, korucularımızın ve vatandaşlarımızın kabirleri de ihmal edilmeden ziyaret edilmelidir. Şehit yakınlarıyla görüşülmeli, onlara moral desteğinde bulunmalıyız. Yalnız olmadıklarını kendilerine hatırlatmalıyız. Şehitlerimiz gibi gazilerimiz de bu ilgiye ziyadesiyle lâyıktır. Onlar belki şu anda hayattalar, ama şehadeti göze alarak meydanlara girmiş, şehirlerde veya dağlarda düşmana kahramanca göğüslerini siper etmişlerdi. Gazilerimize de gözümüz gibi, canımız gibi bakmalıyız.