Suriye'deki savaş sebebiyle yurdunu terk ederek Türkiye'ye gelen
milyonların içinde minik bir çocuk Abdullah.
Üç yıl önce İstanbul'a yerleşmişler.
İlkin geçim derdine düştükleri için, yedi yaşındaki Abdullah okula
gidememiş.
Halep'teki şartlar başka, burası başka.
Dil de yok.
Baba inşaatlarda işçilik yapıyor.
Kümesten biraz hallice bir ev tutmuşlar.
Dört çocuk.
Abdullah en küçükleri.
*
Geldikten bir yıl sonra babası elinden tutup okula götürmüş.
İri yapısına bakarak, birinci sınıftakilerin yanında çok büyük
duracağı düşüncesiyle ikinci vermişler.
Öğretmen ona önce okuma yazmayı öğretmeye çalışmış.
Ancak diğer çocuklar başka konularla meşgulken, düzgünce okuyup
yazarlarken, kendi durumunu garipsemiş çocuk.
Hızla ilerleyip arkadaşlarına yetişmeyi düşünmemiş, aksine giderek
yavaşlamış, ağırlaşmış.
Arada bir okula gelmemeye başlamış.
Üç-dört gün hiç uğramadığı zamanlar olduğunda, daha da gerilediği
görülüyormuş açıkça.
Evde Arapça konuşuluyor.
Abdullah'ın Türkçeyi sokakta ve okulda geliştirmesini bekleyenler,
umdukları ilerlemeyi görememişler.
Oyunlara dâhil olmaktan da geri duruyormuş.
Gittikçe içine kapanmış.
*
Okuma yazmayı sökmek için, okuyup yazdığı kelimelerin ne anlama
geldiğini bilmesi gerekir önce.
Öğretmenin defterine yazdığı “elma”yı aynen yazabilse dahi, onun
elma olduğunu bilmediğinden ve zamanla okulu daha fazla
aksattığından, beklenen başarıyı gösterememiş.
Bu sene üçüncü sınıf oldular.