Anayasa ile ilgili tartışmalardan biri de 'dili' üzerine.
Beğenmeyenlerin sayısı az değil.
Unuttuğumuz bir şey, anayasanın edebî bir metin olmadığı.
Kaba gelebilir, küt olabilir, biraz karışık bulunabilir.
Edebî metin istersek, kalem erbabına başvurmamız gerekir.
O zaman da her yazarın kendi üslubu ile karşılaşırız.
*
Mustafa Kutlu yazsa, hepimiz hayran kalırız ve bunun muhakkak filmi
çekilmeli diye düşünürüz.
*
Orhan Pamuk yazsa, bir Nobel daha verirler.
Lâkin bizim bir işimize yaramaz.
*
Ahmet Kekeç yazsa, biz çok beğeniriz de Kemal Bey hiç vakit
geçirmeden dava açar.
Hem ceza, hem tazminat ister.
*
Engin Ardıç yazsa, makara yapmadan duramaz.
CHP'lileri kudurtur.
Bacağını ısırmaya falan kalkar birileri.
*
Ahmet Hakan yazsa, madde madde kaleme alır, çok güzel içinden
çıkar.
Fakat araya kılçık atmadan duramaz.
Bazı maddeler birbiriyle çelişir ve milletin kafası karışır.
*
Mukadder Gemici yazsa, gözyaşları içinde okuruz.
Okurken de göremediğimiz biri gelip karnımıza yumruk atmış gibi
hissederiz.
*
Güray Süngü yazsa, bütün mahalle anlar fakat mahkemeler
karışır.
Hâkimler içinden çıkamaz.
*
Tayyip Atmaca yazsa, kesinlikle hece vezniyle kaleme alır.
Üstelik basılmasına da razı gelmez, internet ortamında yayınlar.
Yetmez bir de ödül alır.
*
Emine Işınsu yazsa, sonunda ne olacak diye meraktan çatlarız.
Elimizden düşüremeyiz.
*
Yağmur Tunalı yazsa, çok edebî olur.
Son derece zarif bir metin çıkar.
Ancak ceza gereken kısımları es geçer.
*