gidiyor. Önüne büyük bir nehir çıkınca, onu aşacak mecbur… Dağlar aşmış, ovalar geçmiş; bir nehir yüzünden geri dönecek değil. Lâkin nehir geniş… Suyu hızlı. Geçmek için bir köprü aramak zorunda. Nehir boyunca yürüyor, bir köprü bulamıyor. Derken nehrin karşı tarafında birini görünce ona sesleniyor. Oraya nasıl geçtiğini soruyor. Karşıdakinin verdiği cevap, hayalleri yıkan cinsten. “Ben hiç nehri geçmedim ki… Burada doğdum…” *** Sene 75. İlk defa karadan İstanbul'a gideceğiz. Daha önce hep Yalova'dan vapura binerek gitmişiz. Büyükler karayolundan bahsediyor; dolanmak, mola vermek lafları falan ediyorlar. Ben hiç bilmiyorum o yolu. Nihayet yola çıktık; Yalova'dan sonra dar yoldan Kocaeli istikametine ilerliyoruz.