Güneşin iki mızrak boyu yükseldiği vakitte, sokaktan geçen bir adam, “Yarın Cuma… Yarın Cuma…” diye bağırarak ilerliyordu.
Daha önce hiç böyle bir şeye rastladığımı hatırlamıyorum.
Kim Cuma’yı bir gün önceden haber verir ki sala okuyan müezzinden başka?
Pencereden bakınca, uzakta üç tekerlekli arabasıyla bir satıcı olduğunu fark ettim onun.
Ağaç dallarından dolayı, arabadaki üzüm mü, armut mu, şeftali mi seçemedim.
Yavaş yavaş yürüdü gitti, gözden kayboldu.