CHP sözcüsü Selin Sayek Böke, sandıktan çıkan sonucu
beğenmeyenlerden.
(CHP içinde beğenen var mı ki?)
Çıktı şöyle konuştu:
“Her türlü meşru demokratik hakkı kullanacağımızdan kimsenin en
ufak bir şüphesi olmasın. Her türlü deyince, bunun içine Meclis'ten
çekilmek de girer.”
Kastettiği “Sine-i millet”.
Eski bir kavram.
*
Biz çocukken de duyardık bu lafı.
Kafamıza takılırdı.
“Ne istiyorlar milletin sinesinden?” diye meraka kapılırdık.
Meğer Meclis'i terk etmek, vekillikten vazgeçmek anlamına
geliyormuş.
Sağ olsun, bizim “Şişman Profesör” dediğimiz bir ağabeyimiz
açıklayınca öğrenmiştik.
Zaman zaman bahsi geçer “sine-i millet”in.
Hiç kimse uygulamaz.
Sonra unutulur gider.
Parti sözcüsü Böke öyle açıklama yapınca, çok da kararlı konuşunca,
aha dedim, yine bir yılan hikâyesi başlıyor.
Kolay mı o kararı uygulamak?
Mangal gibi yürek, kömür gibi göz ister.
Gözünü karartamazsan, konuştuğunla kalırsın.
Ela-yeşil gözlerle o iş olmaz.
*
Sine-i millet açıklaması üzerine “Acaba hangi milleti kast
ediyorlar?” sorusu doğdu.
Bunu soranlar, ardından “Yunan milleti olmasın?” diye
eklediler.
O kadar değil tabii.
Bir miktar haksızlık olur.
Fakat örneği var.
15 Temmuz'da darbeci askerler, helikopterle Yunanistan'a
kaçmışlardı.
Hâlâ iade edilmediler.
Bu arkadaşların, tehdit savuranlarla aynı tastan çorba içtiklerini
biliyoruz.
Darbeyi küçümseyen bir genel başkan var ortada.
“Kontrollü darbe” lafını ortaya atan ben değilim.
“Darbe olursa tankın üstüne ben çıkarım” dediği halde darbe akşamı
tankları görünce geri dönen ve yerine oturan birinden
bahsediyoruz.
Hatırlatılınca da “Tank getirsinler. Tank nerede?” diye soruyor hiç
çekinmeden.
Neden olmasın, belki bahsi geçen millet Yunan milletidir.
Türkiye ile İran arasında bir savaş çıkması durumunda İran
tarafında olacağını söyleyen de CHP vekiliydi.
Bir kısmı da doğuya yönelebilir.
*
Referandum ardından CHP Genel Merkezi önüne toplanan kalabalıktan
“İstifa” sesleri yükseliyordu.
Kemal Bey'in istifasını isteyenler, ne onu tanımışlar, ne
partiyi.
Olan bitenden de tam anlamıyla haberleri yok demektir.
Eğer gelişmeleri bir mantık çerçevesi içinde takip etmiş
olsaydılar, Kemal Bey'in istifa edemeyeceğini de bilirlerdi.
İstifa etmek, bir dilekçe yazıp altına imza çakmaktan ibaret
değil.
Kemal Bey o kalabalığın arzusu yönünde karar verse ve imzayı bassa
bile işe yaramaz.
Patron istifayı kabul etmez.
*
Çünkü siyaset dünyasında herkes kafasına göre, gönlünden geçene
göre davranamaz.
Kendi fikrini kameralar karşısında söyleyip alkış almak mümkün.