Basınımızın mümtaz şahsiyetlerinden çok üstün yetenekli bir yazar, bir Atatürk kitabı –daha– yazdı.
Gürültüsü aldı yürüdü.
Her köşeden yankısı geliyor.
Ne bekliyordunuz ki?
Fırıncı ekmek satar, kasap et satar.
Yoğurtçu yoğurt, ayakkabıcı ayakkabı satar…
Atatürkçü ise elbette Atatürk satacak.
Karpuz mu satsın?
***
Hem de ne satma.
Günü var, saati var.
Yarın saat dokuzu beş geçe başlayacakmış.
Yetişen kapacak, yetişemeyen bahtına küssün.
Kitabın özel ciltli olanı iki bin beş yüz tele’den.
Çok özelmiş, elle ciltleniyormuş.
Ayakla ciltlenecek hali yok ya…
Hayırlı işler, bol güneşler.
Atatürk bu.
Ekmek kapısı.
***
Ne diyelim, bu işler böyle…
Bir zamanlar işyerinde bir kâğıda güzelce bu sözü yazmış, duvara asmıştım.
“Bu işler böyle.”