Adana'da aşırı sıcaktan bunalan bir vatandaş, belindeki silahı
çekmiş, güneşe beş el ateş etmiş.
Helal olsun, iyi cesaret. Güneşe efelenmek herkesin harcı değil. Ne
var ki beş el ateş edip de hedefine hiç isabet ettirememek çok
kötü.
Adamı sersem eder bırakır.
Defalarca darbeye teşebbüs edip de bir seferinde bile başaramamak
gibi bir şey, neredeyse.
*
Güneşe ateş etmenin darbeye nasıl benzediğini anlatacaktım.
Oradan MHP'ye dair iki kelam edip, Kemalciğimin halini hatırını
soracaktım.
Lakin mahallemizin şarkısı başladı.
Şimdi bunları kafamda toparlamam zor.
Şarkı, yalnız İstanbul'da değil, bütün ülkenin çok iyi bildiği
Barış şarkısı.
Her gün Barış Manço'yu rahmetle anıyorum.
Domates biber patlıcan şarkısı geliyor aklıma her gün, çünkü bizzat
yaşıyoruz o şarkının hikâyesini.
*
Ufak bir kasabaya gitseniz, yaklaşırken “Burada megafonla satış
yapmak yasaktır” veya “Yüksek sesle satış yapmak yasaktır” gibi
tabelalar görürsünüz.
Halkın rahatsız edilmesini yerel yönetimler istemez.
Fakat İstanbul'un göbeğinde, sur içinde, hizmetleri en çok
beğenilen belediyeler sıralamasında hep başta olan Fatih ilçesinde
seyyar satıcılar istedikleri gibi bağırabiliyorlar.
Ölçüsüz bir şekilde hem de.