Mehmet Şeker Yeni Şafak Gazetesi

Hoca bir gün

(1) Bir gün Hoca kadı iken, iki âdem gelüp biri, “Şu âdem benim kulağımı ısırdı” der. Ol âdem, “Kendi ısırdı” der. Hoca,”Birazdan gelün, size cevab verelüm”...

06 Haziran 2017 | 126 okunma

(1)

Bir gün Hoca kadı iken, iki âdem gelüp biri, “Şu âdem benim kulağımı ısırdı” der. Ol âdem, “Kendi ısırdı” der. Hoca,”Birazdan gelün, size cevab verelüm” der.

Bunlar gidince, Hoca bir tenhaya gelüp, kendi kulağını tutup ısırabilür müyüm deyü çekerken düşer. Başı yarılup, başına bir bez sarup yerine oturur, ol âdemler yine geldikte, ”Behey âdem ısırma değül, belki düşer başı bile yarılur” der.

*

Seyyid Burhaneddin Çelebi, bu latifeyi şöyle tercüme eder:

Yani insan kendüye etdiğin kimseye etmez. Heman guşunu yalan ve kerih avaz dinlemeden kat et. Batın-ı çeşmini küşâd edüp başdan dahi geçüp küşûfat-ı gaybiyyeye nail ve mutekif olduğunuz halde Cenâb-ı Kibriyâ’dan yardım talep eyleyüp, öyle hilafına iftira etmen demeği tefhim eder.

*

Burhaniye Tercümesi’ndeki bu açıklama, Prof. Dr. Fikret Türkmen tarafından şu şekilde bugünkü nesil için izah edilir:

“Yani insan kendisine ettiğini kimse kimseye etmez. Hemen kulağını yalan ve çirkin sözler dinlemekten kes. Gözlerinin içini açıp, baştan da geçip, gizli açıklamalara ulaşıp, kendinizi bir köşede ibadete vermiş bir durumda Ulu Tanrı’dan yardım isteyin. Öyle tersine iftira etmeyin” demeyi anlatır.

*

(2)

Bir gün Hoca hamama girüb, bakar ki kimse yok. Canı sıkılub bir kayabaşı söylemeğe başlar. Kendine sadası hoş gelüb hamamdan çıkub toğrı bir manereye çıkar.

Vakt öğle vakti imiş. Temcid okumağa başlar. Bir adam aşağıdan bakar ki, vakitsiz temcid okunur. “Be hey nadân, böyle kerih sadâ ile vakitsiz temcid okunur mu?” dedikte, Hoca aşağı inüb, “N’olaydı bir sâhib-i hayr dahi minareye dahi hamam inşa ettireydi. Bizi bu kerih sadadan kurtarırdı” dimiş.

*

Teganni ve riya ile olan amel Salih olmaz. İbâdet ve amelim var diyu öğinme ve gurur dahi etme. Ber-hayat iken şeriat ve tarikat hamamında tathir olarak riyâzât ve perhizât ve amel-i sâlih ile Fıkr-i bekaya hasr-ı vakt iderek tevhid ve tahlil ve âli makamlarda nağme ve terennüm ile safayab eylememiz tergib buyururlar.

*

Yani…

Şarkı söyleyerek ve iki yüzlülükle yapılan iş uygun ve doğru olmaz. İbâdet ve ilmim var diye öğünme ve gurur dahi etme. Hayatta iken şeriat ve tarikat hamamında temizlenerek, dünya lezzetleri ve rahatından sakınarak, perhiz ile ve şeraite uygun davranışlarla bekâ fikrini vaktini hasrederek tevhid ve kelime-i şahadet ile yüksek makamlarda nağme ve terennüm ederek mutluluk bulmamızı dahi iyi bulduklarını belirtirler.

*

(3)

Bir gün Hoca Derbend’e giderken, bir çobana rast gelüp, çoban Hoca’ya “Fakih misin?” der. Hoca, “Beli” der. Çoban “Bak şu canlara hep senin gibi bunlara mesele sual etdim, bilemediler. Gel seninle kavl edelüm cevâba kadir isen söyleyim, değil isen söylemeyim.” Hoca “Nedir sualin?” der. Çoban, “Şu yeni ay oldukta küçük, sonra büyür tekerlek olur ve on beşden sonra küçülür, kalmaz. Eski ayı neylerler?” der. Hoca, “Bu kadar şeyi bilemedin mi, ol eski ayı uzadırlar, şimşek yaparlar. Görmez misin gök gürledikde ne kadar kılıç gibi parlar” der. Çoban “Aferin fakih eyü bildün, ben de öyle fikr ederdim” dimiş.

*

Yani insan mah-ı hilâl gibi zuhur edüp, insan-ı kâmil oldukta pür ziya olup, âlem ziyasından sayemend olup, pir-i fâni oldukda yine hilâl gibi kalunsa da ruh şemşir-i Hûda’dır, ten gılâf olmuş ana, dahi â’la kâr eder, bir tig kim üryan ola, mefhumunca ol ihsan-ı kâmilin ruhu şimşek ve yıldırımdan ziyâde parlar. Ruhâniyeti-i âlileri âleme ziyâ verir. Ervahından istimdad ederler. Demeği tarif eder.

*

Yani insan hilâl gibi görünüp olgun insan olduğunda ışık dolar, âlem ışığından yararlanır. İhtiyarladığında yine hilâl gibi kalırsa da ruh Allah’ın kılıcıdır, ten kılıf olmuş ona. “Daha çok kâr eder, bir kılıç ki çıplak ola” sözlerinin anlamına uygun olarak o olgun insanın ruhu şimşek ve yıldırımdan çok parlar. Yüksek rûhânîlikleri âleme ışık verir. Ruhlarından yardım dilerler” demeyi tarif eder.

*

(Büyüyen Ay Yayınları, “Nasreddin Hoca Lâtifeleri”, Seyyid Burhaneddin Çelebi, -Burhaniye Tercümesi- Hazırlayan: Prof. Dr. Fikret Türkmen.)

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sırada hangi rezalet var? 22 Kasım 2024 | 107 Okunma Darısı Netanyahu’nun başına 19 Kasım 2024 | 95 Okunma “Filistinli diye bir şey yok” diyen eşkıya 15 Kasım 2024 | 201 Okunma Ablanız size kurban olsun, cukkalar dolsun 12 Kasım 2024 | 125 Okunma Göreyim alayının ense tıraşını 08 Kasım 2024 | 92 Okunma