Her Ramazan’da olduğu gibi, bu sene de beraber bir iftar yapacaktık.
“Hiçbir iftara gitmiyorum ama inşallah kısmetse oradayım” demişti.
Yirmi seneye yaklaşan arkadaşlığımızın, on dört senesi Yeni Şafak’ta yan yana geçti.
Bir gün olsun birbirimizi kırmadık, üzmedik.
Zaten Kadir Baba kimseye kötü davranmazdı.
“Hiç unutmam bir gün” diye başlayıp uzun uzun anlatabileceğim yüzlerce, binlerce hatıra var.
*
On yıl kadar önce, bir Ramazan günü, aramızda iftar yapma kararı almıştık.
Zeytin, peynir, domates, fırından sıcak pide…
Çok hoşumuza gidince, sonraki seneler de devam ettik.
Alışverişi Murat Çapkın yapar, masrafı bir gün Kadir Baba, bir gün ben üstlenirdim.
Böyle başlayan gelenek, aralıksız devam etti.
*
Bu sene organizasyonu Mustafa Kaya yürüttü.
Toplanılacak mekânla görüştü.
“Kadir Abi’yi çağırdın mı?” diye sorduğunda, “Yok” dedim, “O artık Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmiyor. Bizim iftara tenezzül etmez.”
Onsuz noksan olacağını düşünüyordu ama benim sürpriz yapmaya hazırlandığımdan habersizdi.
Çağırmıştım elbette.
O da bütün içtenliğiyle ekibi yalnız bırakmayacağını belirtmişti.
Nereden bilirdik, böyle olacağını…
Kimin aklına gelirdi?
Bir tartışmayı tatlıya bağlamak, kızıyla damadı arasındaki problemleri çözmek için gittiği evden, bu şekilde ayrılacağını kimse bilemezdi.
*
Kadir gecesi dünyaya gelmiş, Kadir ismini vermişler.
Bir Ramazan günü, oruçluyken aramızdan ayrıldı.
İstanbul’un fethinin yıl dönümünde.
İyi bir insan olduğuna şahitlik ettik.
Temiz bir Müslüman olduğuna…
Cenaze töreninde ne kadar çok seveni olduğunu gördük.
*
Gittikçe azalıyoruz.
Daha geçen hafta Akif Emre’yi kaybettik.
Ondan önce Mustafa Cambaz…
Onların yokluğuna alışamamışken, acıları yüreğimizde tazeyken, şimdi Kadir Demirel…
Cenaze töreninde bir dostumuz, “Bakalım haftaya kimin için burada toplanacağız?” deyince, hayatın yoğun sis içinde hızla araba sürmeye benzediğini daha fazla hissettim.