Sokak diye tutturanlar var. Kimileri “eski günler” özlemiyle, kimileri de sokak kızı İrma’ya özenmekten sokağa çıkmayı istiyordur belki.
Sokağın çağrısı cazip gelebilir.
Bir kısmının ya da hepsinin kanı kaynayabilir. Damarları kıpır kıpır ediyordur sokak deyince.
İyi niyetle ve samimiyetle uyaralım.
Hayra alamet değil bu.
Aklınız varsa sokağa çıkmayın.
Çağırıyorlar, tamam. İstedikleri kadar çağırsınlar, aldırmayın.
Canınız çok çekiyorsa, ille sokağa çıkmak istiyorsanız, fazla oyalanmayın.
Ekmek süt neyse ihtiyacınız, alıp dönün. Kenardan kenardan. O kadar.
*
Bakın, Kemal Bey bile olabildiğince ihtiyatlı.
Onun gönlünden sokağa çıkmak geçmez mi sanıyorsunuz?
Meydanları inletmek, sokakları hıncahınç doldurmak, sesi kısılana kadar bağırmak istemez mi?
Mevzu başka.
Oradan başlar başlamasına da sonrası var.
Seçim yaklaşırken meydanlarda miting yapmakla aynı şey değil bu sokak çağrısıyla kastedilen.
Vitrinleri kırmak, arabaları ters çevirip yakmak, kaldırım taşlarını söküp cam çerçeve indirmek geliyor hep arkasından.
Örneklerini çok gördük.
Üç ağaç diye başlar, nerelere varır.
Bir bakarsınız, “Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı halacığım?” diye soruverirler.
“Kan çıkmazsa para yok” sözünün, sadece meyve satan pazarcılara ait olduğunu sanmayın.