Bizde bir ‘yeni’ merakı var. Her şeyin yenisine heves ederiz. Eski olandan bir an önce kurtulma isteği, eskinin kıymetini bilmemeye kadar varabiliyor.
Hâlbuki eski kıymetlidir. Soru sorarken bile “Klasik olacak ama” diye söze başlamanın arka planında, onun kötü olduğunu kabullenme yatar.
Eski, klasik nitelik kazanabilmişse, daha ne istenir? Eşyadan söze kadar geçerli olduğunu düşünüyorum bu tespitin.
Eskiyi koruyarak, yeniyi onun üstüne ekleyerek, ahengi bozmadan gelişmek en doğrusu. Zira dünyanın dört bir yanında peşinde koşulan bir şey var: Kalkınmak.
Genlerimizdeki muhafazakârlık ile devrimci yanımızı uyumlu hale getirirsek kalkınabiliriz. O zaman “hayın, kötü binalar” yapmaktan vazgeçebiliriz.
*