Gelin tek başına geçmedi köprüden. Yanında güvey de vardı.
Direksiyonda. İlk bayram, ilk heyecan. En çok onlara yakışırdı
köprüden geçmek.
Diğeri yeni araba almıştı.
Yeni arabayla, yeni köprüden geçmek…
Bundan iyisi Şam'da kayısı.
Beriki, ehliyetine kavuşalı henüz üç gün olmuş.
Köprü açılalı da üç gün.
O halde mecbur geçecek.
Ben diyor, bu köprünün inşaatında çalıştım.
Mühendis… İki buçuk yıldır, bugünü bekledim.
Öteki ise köprünün üstünde kaynak yapmış.
Üstünde alın terim var.
Planını çizenler de aynı düşüncede.
Damperli kamyonla malzeme taşıyan şoför, bu bayramı beklemiş geçmek
için.
Özel arabama bineceğim, iftiharla geçeceğim diye.
İnşaat başlamadan evvel, kararlarda imzası bulunan yetkililerden
biri, çoluk çocuğunu almış, yola çıkmış.
*
Köprü bizim…
Herkes böyle düşünüyor.
Sıla-ı rahim yapmak için yola düşenler, evvelce ya körfezi
dolaşıyor yahut feribotla geçiyorlardı.
Adım adım izlemişlerdi yapılışını.
Açılacağı günü sabırla beklemişlerdi.
Köprünün bağlantı yollarının geçeceği yerlerde arazisi istimlâk
edilenler de öyle.
Bizim arazi artık köprünün bir parçası oldu. Biz geçmeyelim de kim
geçsin?
Kırk yıl önce defterine köprü planı çizenler de onlar kadar
sahipleniyordu.
Heyecanla geçtiler.
Gece geçtiler, pırıl pırıl ışıklarla körfezin yeni gerdanlığı
üstünden.
Gündüz geçtiler, sabah erkenden geçtiler, gün batımında
geçtiler…
Üstelik bayram hediyesi olarak ücretsizdi.
Bursa'ya gidip bir iskender yiyelim diyenler de geçti.
Yalova'da bir çay kahve içer sonra döneriz diyenler de.
Ben aslında ideolojik olarak köprülere toptan karşıyım ama diye
düşünenler de cümlenin sonunu yahu çok güzel olmuş demekten
kendilerini alamadılar ve onlar da geçtiler.
Öte tarafta yılların emektar feribotları boş bekliyordu.
Hep böyle olmayacak tabii.
Bayramdan sonra ücretli geçişler başlayacak ve feribot yolcuları
yine artacak.