Değerli arkadaşım M. Ali Verçin, bugün son derece önemli ve milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren görüşleriyle misafirimiz. Der ki…
Bankalar verdikleri bütün kredileri her zaman tahsil edemezler. Hayatın olağan akışı içinde bazen, işler herkes için istendiği gibi gitmez ve taahhüt edilen borçlar da ödenemez olur. Bankalar da borçlarını ödeyemeyen bu müşterilerinden alacaklarını, varsa önce teminatları nakde çevirerek tahsil etmeye çalışırlar. Bu teminatların yetmediği durumlarda haciz ve diğer mekanizmalarla tahsilât yapmaya çalışırlar. Ancak düşük meblağlı alacaklar için zaman ve kaynak ayırmak istemezler.
Uzun zaman alan tahsil etme süreçlerinden dolayı genellikle küçük alacaklarını, bu tip alacakları satın alarak tahsil etmek için kurulmuş, Varlık Yönetim Şirketlerine satarlar. Bu şirketler de bu alacakları çok ucuza satın alır ve sabırla tahsil etmeye çalışırlar. Burada ne bir zulüm, ne de bir haksızlık söz konusu.
Bu alacakların tutarı 2017’de 9, geçen yıl da 7 milyar TL civarındaydı. Haber, bu miktarın bu yıl en az %33 artabileceği hakkında. Şimdi esas anlatmak istediğim konuya gelelim.
Bankalar, bu yıl, diyelim ki, 10 milyar TL alacaklarını satmaya karar vermiş olsun. Satarken de alabileceği oran yüzde beştir (%5). Yani 500 milyon TL. Kalan 9,5 milyar TL’yi de zarar yazarlar.
Şimdiye kadar en az 1,5 milyon gerçek ve tüzel kişiye ait alacaklar bu varlık şirketlerine satılmış durumda. Bu şirketler de alacak ve faizlerini tahsil etmek için her şeyi yaparlar. Zaten kredibilitesini kaybetmiş, bir daha iş kuramayacak ve bankalardan kredi alamayacak bu insanlar için hayat çekilmez olur.