Annesi “Yarın teyzenlere gideceğiz” dediğinde, Ayşe çok sevinmişti. O gece bebeğine büyük bir gülümsemeyle sarılarak yatağına uzandı.
Çok sık gitmezlerdi ama her gidişlerinde limonata ve kuru pasta yerlerdi. Teyzesinin evinde kalorifer vardı. Odunla kömürle uğraşmazlardı. Kül, toz, duman olmazdı. Evin bütün odaları ısınıyordu. Koridorda hatta banyoda bile kaloriferin ısıtan demirleri bulunuyordu.
Teyzesinin oğlu Oğuz, Ayşe’den sadece bir yaş büyüktü ama o kadar çok oyuncağı vardı ki… O oyuncakları iki tane büyük koli içinde duruyordu. Ayşe o kadar bol oyuncağı görünce, her seferinde ilk defa görmüş gibi şaşırırdı.
Zile basınca kapı hemen açılmadı. “Kim o?” diye bir ses geldi. “Biz geldik” dedi annesi. Kapı açıldı. Asansörle yukarı çıktılar. Çok garipti. Kutu gibi bir şey, daracık. Düğmeye basınca kendi kendine yukarı çıkıyor. Az sonra kapı açıldı, teyzesi karşıda duruyordu. Oğuz da yanından bakıyordu. Sarıldılar, teyzesi onu yanaklarından öptü.
Annesiyle teyzesi konuşmaya başladıklarında hiç durmuyorlardı. Ne çok şey vardı konuşacak.
Oğuz oyuncaklarını getirdi. Kutuyu devirdi, halının üstüne döküldü hepsi.