Bölerler… Irk üzerinden, din üzerinden, mezhep üzerinden,
kıyafet üzerinden… Bölünebilecek her ne zemin varsa, geri
durmazlar.
Önce ayrıştırırlar, sonra bölerler.
Siyah-Beyaz...
Türk-Kürt…
Alevi-Sünni…
Solcu-Sağcı…
Doğulu-Batılı…
Kuzeyli-Güneyli…
Seküler-Dindar…
Köylü-Şehirli…
Gözlüklü-Gözlüksüz…
Nerede bir fay ihtimali görürlerse oraya yüklenir, bölmeye
çalışırlar.
Ufak bir fırsat bulmaları yeterlidir.
*
Yutmak için bölmek gerekir.
Bölmek için parçalamak…
Parçalamak için ayrıştırmak.
Onlar nereden başlayacağını iyi bilir.
Fitil ateşlemekte mahirdirler.
*
Ana parçanın bütünlüğü bozulduktan sonra, daha ufak parçalara
bölmeye sıra gelir.
Siyah ve beyaz ayrımı yapıldığında, siyahları kendi arasında
ayrıştırmak gerekir.
Açık siyah ve koyu siyah şeklinde de olabilir…
Konuştukları dile göre de olabilir…
İnanca ve daha sonra mezhebe göre, yaşadıkları bölgeye göre de…
Hedefin kolay lokma haline gelmesi için, en ufak parçalara
ayırıncaya kadar çalışırlar.
Haklarını vermek gerek, çok da iyi çalışırlar.
Asla tembellik etmez, hiçbir zaman hedeften vazgeçmezler.
*
Yalnız, unuttukları bir husus var.
Onlar bölmekte ustaysa, biz de birleşmekte ustayız.
*
Asma köprüleri taşıyan devasa halatlar, incecik çelik tellerin
birleşmesiyle oluşan kablolardan oluşur.
Kademeli olarak o kablolar benzerleriyle birleşir daha kalın kablo
halini alır.
Daha kalın kablolar bir araya gelerek halatları oluşturur.
Eğer halatlar tek parça olsaydı, büyük bir risk taşırdı.
İncecik çelik tellerli bireyler olarak düşünecek olursak, aile,
mahalle, ilçe, şehir ve ülke şeklinde büyüterek
örnekleyebiliriz.
Veya uçsuz bucaksız denizlerin, damlacıkların bir araya gelmesiyle
oluştuğunu…
*
Bölmek isteyenleri, bunun için asırlarca aralıksız çalışanları az
pişman etmedik.