Anadolu'dan alışverişe gelmiş orta yaşlı iki kişiye rastladım. Elleri kolları dolu.
Beyazıt'ta Üniversite'nin
bahçesindeki yangın kulesini gördüklerinde minare sandı ikisi de.
Tam o sırada ikindi ezanı okunuyordu.
Yakın camilerden gelen sesi oradan geliyor sandılar.
“Bak bak” dedi biri, “Ne muhteşem bir minare yapmışlar.”
Öteki de aynı fikirde.
“Çok büyük hakikaten. Şerefesi de pek ilginç.”
“Ömrümde bu kadar büyük bir minare görmedim. Dev gibi.”
“Osmanlı yapar arkadaş! Ne eserler bırakmışlar…”
“Kıymetini bilsek…”
ÇAYLARI KİM ÖDEYECEK?
Ne zamandır karşılaşmıyorduk. Araya zaman girdiğinde özlenenlerden.
Uzaktan görünce el işaretiyle 'Gel' dedim, “Birer çay içelim.”
“Kim kim?”
“Sen, ben.”
Güldü… “Sen ben yok, Türkiye var.”
Başbakan Davutoğlu'nun söylediği sloganı tutmuş, bırakmıyor.
Seçim için güzel; partinin bakışını ifade etmesi bakımından çarpıcı.
Tamam da mevzu çay içmek olunca sakat.