Parasını ödeyip bilet almış olmak, yolculuğun gerçekleşeceğine
dair bir garanti sayılmaz.
Başıma geldi de oradan biliyorum.
Bir tarihte Van için İstanbul'dan uçak bileti almıştım.
Yetişemedim ve başka bir uçakla Ankara aktarmalı gitmek zorunda
kaldım.
Bir iki defa da otobüste bana ait olduğunu zannettiğim koltuk boş
gitti.
Siz de benzer bir durumu yaşamış olabilirsiniz.
İnsanlık hali.
Ya trafiğe takılırsın, ya lafa dalarsın yahut başka bir sebeple
otobüsü, treni, uçağı kaçırırsın.
Cepteki biletin bir faydası olmaz.
Bir anda hükümsüz bir kâğıt parçasına dönüşür.
*
Basit bir yolculuk için bile durum böyleyken, bazıları kendileri
için Cennet'i garanti görüyor ya, gülmek mi lazım, ağlamak mı
bilemiyorum.
İki namaz kıldık, üç oruç tuttuk, dört zekât verdik, beş hacca
gittik diye Cennet'e gideceklerini sanıyorlar.
Hem de cümbür cemaat.
Geçen gün keçi sakallılardan biri, “Bizim cemaate mensup olanlar,
sorgusuz sualsiz Cennet'e girecek” diye yazdı.
Namaz kılmaktan dolayı, zeminde çukur oluşturanlar, halıyı ve
mermeri eritenler bile bundan emin değil hâlbuki.
Efendimiz (s.a.v.) dahi, bütün hayatı boyunca yaptığı ibadetlerin
Cennet'e karşılık gelmeyeceğini, yeterli olmayacağını ifade
etmişken…
Ancak Rabbü'l-Âlemin'in lûtfu ile Cennet'e girilebileceğini
belirtmişken…
O sözü nasıl değerlendirmek gerekir?
*
Bir başka sakat tarafı da cemaat mensubiyetine olan inancın,
aşırının da aşırısına çıkmış olması.
Her kişi için ayrı ayrı değerlendirme yapılacağına inanıyoruz.
Bu arkadaş ise cemaatler halinde topluca olacak sanıyor galiba.
“Fetocular, siz geçin. Size sorgu sual yok… Fotocular, siz durun
bakalım. Bir hesap görelim. Sizin işiniz zor…”
Tövbe estağfurullah.