Avrupa'nın iki yüzlülüğünü eserlerinde neredeyse iki yüz defa
tekrarlayan Cemil Meriç, “Şiddet: Avrupa'nın Tanrısı” der.
Batı'yı da Doğu'yu da en iyi bilenlerden biridir üstat.
Avrupa'nın şiddetperestliğini çok güzel özetler.
Terörü sever Batı.
Elbette başkalarına karşı olunca.
'Başkası' düşmandır Batı için.
Ötesi hikâye.
Eliyle besler terörü, destekler.
Yemini suyunu verir, itinayla yetiştirir, büyütür.
*
Cemil Meriç'e dönelim; şöyle söylüyor kelimelerin efendisi:
“Avrupa'nın en 'insancı' filozoflarına bir göz atın, hepsi şiddete
âşık. Soyumuzun alınyazısıymış bu. 'Kullanılan şiddet, şiddeti
kökleştiriyor mu, yok mu ediyor; bizi geriye mi götürüyor, ileriye
mi? İşte asıl mesele' diyorlar.
Şiddeti yok eden şiddet, yalanların en alçakçası değilse vehimlerin
en şairanesi. Her kavganın ezelî mazereti: Son kavga olmak.
Bu tahrip ihtirası, bir asrın imtiyazı, daha doğrusu yüz karası
değil, Kabil'den beri uzayıp giden bir lânet zinciri. Kıyıcılık
kanında var Avrupalı'nın, Yunan destanları birer cinayet salnâmesi,
Yunan, İskandinav veya Germen destanları.
Machiavelli'ye göre, 'mecbur kalınınca kuvvet haktır'; mecbur
kalınınca, yani istenince.”
*
Bir zirveden, başka bir zirveye geçelim ve hocaların hocası Halil
İnalcık'a kulak verelim.