Kemal Bey’in cezaevinde niçin tutulduğunu anlamadığı fakat mahkemenin terör suçundan içeri tıktığı Kandil’in sadık aparatı eleman, Meral Hanım’a mektup yazmış ve “Benim oyumu istiyor musunuz? Beni nasıl ikna edeceksiniz?” gibi sorular yöneltmişti.
“O konuyu, söz verdiğimiz üzere kahvaltıda buluştuğumuz zaman konuşuruz” gibi bir cevap verileceğini ummuştuk.
Günler geçti, bir cevap verilmedi.
Soruya cevap vermek, davete icabet etmek, bizim kültürümüzde önemlidir hâlbuki.
Hele kişinin oyuna talipseniz, biraz da pohpohlamanız, gönlünü hoş tutmanız gerekir.
Yoksa mektuptan maksat, -kafası iyi çalışan bazı yorumcuların dediği gibi- cevap almaktan ziyade, muhatabının elini rahatlatmak, nasıl mecbur kaldıkları mazeretini ortaya sermek miydi? Bir fırsat vermek, imkân tanımak için mi yazıldı o açık mektup?