Gülşen olayı da bir tür vakayı hayriye. Hayırlı oldu çünkü ak koyunla kara koyun bir kere daha net şekilde belli oldu.
Ak keçi ile kara keçi de safını gösterdi.
Aynı zamanda vakayı adiye.
Sıradan bir olay, çünkü bu tablo pek tanıdık, pek bildik, pek alışıldık.
Neyin ne olduğu, kimin nerede durduğu malumken, bir kere daha ortaya serildi.
Şaşırtıcı yanı yok.
Üstüne bir de vakayı adliye desek, yanlış olmaz.
Ucuz kahraman çıkarmada ustayız.
Yoksa ‘ekonomik’ demek mi daha uygun?
ABD ve Avrupa da topa girdi.
“Türkiye’nin Madonna’sı” ilan ettiler.
Cezaevi için medrese/üniversite/fakülte diyenler haklıymış.
Üç günde Madonna olduğunu öğrendik.
Hızlandırılmış eğitim gibi, hızlandırılmış yükseliş.
“Gülşeni hüsnüne kimler varıyor?”
Gülşen’i Madonna görenler, bugüne kadar niye bu eşsiz fikirlerini beyan etmediler?
Niye o kanatları esirgediler?
Demek ki kafaları net değildi.
Leydi Gaga mı desek, Madonna mı desek ikilemindeydiler belki.
Savunma hattı faal.
Her zaman olduğu gibi.
“Maksadını aşan sözler” sarfetmiş.
Neydi ki maksadı?
Ne zaman bu tabire rastlasak, “maksadına ulaşmamış sözler” demek isteniyormuş gibi geliyor.
Yok yok, cuk oturmuş. Tam yerini bulmuş. Ne eksik ne fazla.
Özür dilemesi bile bir garip. Kabahatinden büyük cinsten.
Maksadının daha net anlaşılması için sarf edilmiş sözler.