Sabahın seherinde kuşlar öterken, bir mesaj geldi: “Rumelihisarı
Nafi Baba Mezarlığı, Rumelihisarı Fetih Şehitliği olarak tescil
edildi.”
Bu kararın alınmasında emeği geçenlere tebrik ve teşekkürlerimizi
iletelim.
Kıymetli arkadaşım Selman Gemuhluoğlu da onlardan biri.
“Darısı, Şehitlik Dergâhı'nın Boğaziçi Üniversitesi'ndeki kısmına”
diyerek bitirmiş mesajını.
İnşallah.
Orası, İstanbul'un ilk şehitliği.
Her gün birkaç şehit verdiğimiz şu günlerde, bu haber daha
anlamlı.
*
Şırnak'ın İdil ilçesinde yola döşenen patlayıcı sebebiyle şehit
olan Mahmut Bilgin, 23 yaşındaydı.
Baba mesleğini seçmişti.
İki hafta kadar önce memleketi Beypazarı'na geldiğinde, annesine,
babasına, ablasına defalarca sarılmış.
Ve ablasından bir ricada bulunmuş.
İlçedeki şehitlikten kendisi için bir yer ayrılmasını…
“Sakın unutma, ihmal etme” diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Bunu duyunca, elimdeki çay bardağını tutamadım.
*
Şehit olma arzusunu, inanç sahipleri anlamakta zorlanmaz.
Ulaşılabilecek en yüksek mertebe olarak görür, orası malûm.
Bir de bu şekilde, şehit olacağını hissedenler var.
O da ilk mükâfat olsa gerek.
Ototroflar anlayamaz.
*
Yollara patlayıcılar döşeyen, terk ettikleri harabelere tuzaklı
bombalar yerleştiren, askerimize polisimize kurşun sıkanları,
iki-üç yaşındaki yavruları öldürenleri savunanlar var aramızda.
Yolda belde, çarşıda pazarda, işyerinde, okulda…
Ve daha çok üniversitelerde.
Bir araya gelip bildiri yazıyor, imzalıyorlar.
Teröristlere dair tek kelime yok…
Fakat devletin askeri polisi operasyonları durdursunmuş.
Öyle istiyorlar.
Paşa gönülleri şehitlerimizin yanında değil.
Onların karşısında yer alan teröristlerin yanında.
Elinizi vicdanınıza koyun desek, bunlar ellerini ceplerine
sokar.
Bilmezler ki nerededir vicdan?
Nasıldır?