Birinci madde: Dünyanın en demokrat, insan haklarına en bağlı ve
saygılı, en âdil, halkına en fazla hürriyet veren ülkesi olan
İngiltere’nin (Birleşik Krallığın), bildiğimiz klasik manada yazılı
bir anayasası yoktur.
İkinci madde: İngiltere’de laikliğin esamisi okunmaz. Orada
din-devlet birliği ve işbirliği vardır. Hükümdar, aynı zamanda
millî Anglikan kilisesinin başıdır.
Üçüncü: İngiltere bir istikrar ve devamlılıklar ülkesidir. 1952’de
tahta çıkan Kraliçe İkinci Elizabet hâlâ hükümdardır.
Dördüncü: Laiklik demokrasinin olmazsa olmaz şartı değildir.
Beşinci: Laiklik evrensel bir değer değildir, insan hakları ile
ilgili hiçbir bildirgede ve sözleşmede zikr edilmemektedir.
Altıncı: Bir toplum, bir halk, bir millet ne halde ise öyle idare
olunur.
Yedinci: İdarecilerini beğenmeyen bireyler ve toplumlar aynaya
baksınlar.
Sekizincisi: İyi bir anayasa ile ülkenin, halkın, devletin
düzeleceğini sananların aklına şaşmak gerekir.
Dokuzuncusu: İyi toplumlar iyi idare olunur.
Onuncusu: Kötü toplumlar kötü idare olunur.
On birincisi: Kötü bir topluma dünyanın en iyi anayasasını
yapsanız, o yine düzelmez.
On ikincisi: Pakistan resmen bir “İslam Cumhuriyetidir” ama
realitede öyle değildir.
On üçüncüsü: Bilge olamayan bir toplum bilgece idare edilmez.
On dördüncüsü: Eğitimi gerçekten millî olmayan bir toplum iyi
olamaz.
On beşincisi: Devletleri, ülkeleri, halkları ayakta tutan birinci
unsur, devamlılıktır.
On altıncısı: Sık sık darbelere mâruz kalan toplumlar yabancılaşır
ve hastalanır.
On yedincisi: Türkiye, Tanzimat’tan bu yana bir arızalar, kazalar,
kopukluklar ülkesi haline gelmiştir.
On sekizincisi: Bu kopukluklar ve ârızalartâmir edilmedikçe, tarihî
ve kültürel devamlılığa dönülmedikçe düzelme ve ıslah olmaz.