BEDİÜZZAMAN hazretlerinin aşağıdaki menkıbesini dikkatle tedkik
buyurmanızı istirham ediyorum. Necmettin Şahiner’in SON ŞAHİTLER
kitabından alınmıştır. Anlatan Muhiddin Yürüten. Diyor ki:
“Eskişehir’de Şeyh Âkif denen bir zatın etrafında toplanmış,
Âkifîler denilen bir grup vardı. Kendilerinden başka kimseye selâm
vermezlerdi. Ben Şeyh Âkif’e rastladığımda selâm verirdim, fakat o
selâmımı almazdı. Onun bu durumu benim çok canımı sıkıyordu. Bir
gün doğruca Üstada gidip onları şikâyet ettim:
“Üstadım, burada bir Şeyh var. Ne kendisi ve ne de talebeleri,
kendilerinden başkasının selâmlarını almıyorlar”, dedim.
“Üstad Hazretleri hiddetle, ‘Bu zat namazı emrediyor mu, yoksa nehy
mi ediyor?’ dedi. Ben de cevaben, ‘Hayır, Üstadım, bu zat namazı
emrediyor. Hem de tâdil-i erkân üzere namaz kıldırıyor’ dedim.
‘İman Uhud Dağı gibidir. (İmanlının) kusurlar çakıl taşları
gibidir. İnsanın kusuru ne olursa olsun, imanı varsa başka
kusurlarına bakılarak, medâr-ı tenkid yapılmaz’ diye karşılık
verdi.”
Kıssadan hisse:
Üstad hazretleri imanlı, namaz kılan, Din-i Mübin’e hizmet eden
Müslümanların tenkit edilmesini hoş görmüyor… O, Müslümanlara
beddua etmezdi… Zaten büyükler Allahı seven, Resulullahı seven
(Salat ve selam olsun ona) Müslümanların zatına buğz etmezler.
Mü’min olan bir kimse hasbel beşeriye (insan olduğu için) açıkta
bir günah işlerse, tenkit etmeye liyakati olanlar onun bu günahını
tenkit edebilir, lakin şahsını bütünüyle dışlamazlar.
İnsanların gizli günah ve ayıplarını araştırmak, tecessüs etmek de
günahtır.
İsim vermeden, kimlik belirtmeden anonim olarak “namaz kılmamak
büyük bir günah ve noksanlıktır” denilebilir ama bir Müslümanı,
isim vererek bu konuda tenkit etmek, ona buğz ve düşmanlık etmek
yanlıştır.