ONLAR Birinci Dünya savaşı öncesinde çok yanlış işler yaptılar, beyinsizlikler sergilediler. Aynı medeniyete mensup oldukları halde birbirlerini boğazladılar, ülkelerini şehirlerini yakıp yıktılar, hep birlikte büyük acılar çektiler, dünyayı harap ettiler.
Savaş bittikten sonra yine akıllanmalıdır, akla mantığa vicdana adalete aykırı barış anlaşmaları yapıp mağluplara imzalatarak sulh ve sükunun temellerini dinamitlediler.
İkinci Dünya savaşından önce yine bir sürü beyinsizlikleri oldu, yeni bir savaşın patlaması için her şeyi yaptılar.
Savaş patladı. Tam altı yıl boyunca görülmemiş bir canavarlıkla kan döktüler, on milyonlarca insan öldürdüler, nice mamur şehirleri yangın yerine çevirdiler, 1945 Şubatında yoğun bombardımanla Dresden’de bir gecede 250 bin kişi öldürdüler, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası attılar. Böyle bir kan dökücülük, vahşet, merhametsizlik, çılgınlık tarihte görülmemişti.
İkinci büyük savaş bitince yine akıllanmadılar, zulümlerine yine devam ettiler. Teslim olan Almanya’nın bir milyon iki yüz bin askerini açlık, susuzluk, barınaksızlık, hasta ve yaralılarını tedavi etmemek suretiyle vahşice, barbarca, savaş esirleri hakkındaki Cenevre sözleşmelerini çiğneyerek öldürdüler. (The other losses, James Bacque.)
Doğu ve Batı bloku diye dünyayı iki kampa ayırıp insanlığı perişan ettiler.
Doğu bloku yıkılınca, bu sefer kuzey ve güney gerginliği çıkarttılar, İslam’ı ve Müslüman ülkeleri düşman ilan ettiler.
Bütün bunlar olup biterken fakir ve geri kalmış Üçüncü Dünya ülkelerini vampirler gibi soydular.
Bin türlü entrika ile Filistin’de Yahudi devleti kurdurttular.