DIŞTAN musallâ Müslümanı görünüp de İslam’a ve Müslümanlara amansızca saldıran agresif din düşmanları Türkiyenin yıkılması, Türkiyelilerin perişan olması için çalışıyor. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
İslam Türkiye varlığının ve kimliğinin temel faktörüdür. İslama saldırmak, Türkiyeye saldırmak demektir.
Son doksan yıllık din düşmanlığı tarihî bir ârızadır.
Türkiye bu ârızayı giderip tarihî devamlılığa, yani İslama dönmezse bütünlüğünü, istiklalini koruyamaz.
Türkiyeyi Dönmelik ruhu, kültürü, zihniyeti değil; İslam kimliği, İslam kültürü, İslam dünya nizamı, İslam ahlakı kurtarır.
İslam düşmanları Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarttıklarını iddia ediyor. Yalan ve safsatadır. Türkiye bir Japonya olamadıysa bunun suçu İslamda ve Müslümanlarda değil, İslam düşmanı resmî ideolojidedir.
Şu sorulara cevap versinler:
Türkiye niçin bir Güney Kore olamadı?
Türkiye niçin bir Norveç, İsveç, Finlandiya olamadı?
Türkiyeyi bugünkü kokuşma bataklığına, İslam mı soktu, dinsiz resmî ideoloji mi?
Din düşmanı Dönmeler, İslamcılar mislamcılar demeye kalkmasınlar. İslamı yaşamayan, İslam ahlakına tamamen aykırı işler yapan, din sömürücüsü bütün İslamcıların Allah belasını versin?
Ben bir Müslüman olarak hem dinsizleri, hem de din sömürüsü yapan, dinî şahsî menfaatlerine ve nüfuzlarına alet eden sahtekarları lanetliyorum.
Türkiye’nin, Türkiyelilerin kurtuluşu İslamda mıdır, yoksa Sabataist Dönme ideolojisinde midir, bu konu ciddî şekilde tartışılmalıdır.
İslamcılık İslam değildir.
Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş çağındaki islamî uygulama İslamdır.
İslam can, mal, din inanç, ırz namus nesep güvenliği demektir. Bunlar yoksa İslam lafta kalır.
Adaletin ve insafın olmadığı yerde İslam yoktur.
İslama aykırı islamî uygulamalar İslam sayılamaz.
İslamın karşısındaki Dönme Sabataist ideolojiye, nizama, uygulamaya gelince: Bunun için, aslında iyidir ama uygulamada yanlışlar yapılıyor denilemez. Teorisi de yanlıştır, uygulaması da… Bütünüyle bozuktur.
Türkiyeyi İslam kurtarır derken, İslamın Kur’ana, Sünnete, icmâya, Cemaate uygun doğru uygulamasını kasd ediyorum.
Hz. Ebubekir’in İslam uygulaması… Hz. Ömer’in İslam uygulaması… Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin uygulamaları... Emevilerden Ömer ibn Abdülaziz’in uygulaması…
Nureddin Zengi’nin, Salahaddin Eyyubî’nin, Osman Orhan beylerin, Murad Hüdavendigarın, Fatih’in Kanunî’nin uygulamaları… İsimlerini vermediğim sâlih, dindar, âdil sultanların ve halifelerin uygulamaları…
İslamî uygulama Şeriat üzerine olur. Şeriatsız İslam olmaz.
İslamî uygulamada rüşvet, haram rant ve kazanç, haram komisyon, haram servet, riba olmaz…
Genel ve yoğun din sömürüsünün olduğu ortam islamî bir ortam olamaz.
İslamın hayata uygulandığı bir düzen ve sistemde sabahleyin, güneşin doğmasına bir saat kala bütün Müslümanların evlerinde ışıklar yanar.
Orada öylesine bir güvenlik olur ki, evlerin kapılarını kilitlemeye lüzum kalmaz.
Öylesine bir adalet olur ki, az sayıdaki suçlu adayı, suç işlemeye cesaret bile edemez.
İslam toplumunda kısas cezası uygulanır. Çünkü Kur’an, “Kısasta sizin için hayat vardır” buyurmaktadır.
İslam toplumunda halkın dediği değil, Hakkın dediği esastır.
İslam toplumunda çocuklar, gençler, yeni nesiller fıtrata ve İslama uyum sağlayacakları şekilde eğitilir yetiştirilir.
Orada iyiler rahat ve huzur içinde yaşar, kötüler ve eşkıya korku ve endişe içinde bulunur.
Dünyanın en rahat ve huzurlu gayr-i Müslimleri, İslam devletinin zimmetinde bulunanlardır. İslama ve Müslümanlara düşmanlık etmemeleri şartıyla onların bütün hakları korunur, bütün istirahatleri ve ihtiyaçları temin edilir.
İslam toplumunda beyinsizler, fısklar, fücurlar, günahlar açıkta açıkça küstahça işlenemez.