SADDAM Hüseyin çok sert ve zalim bir diktatördü. Devrildikten
sonra onu arıyoruz. Zalim malim, şehid edilmiştir. Saddam Irak’ın
birliğini sağlıyordu. Ondan sonra ülke paramparça oldu. Orada şimdi
Sünnîler kan kusuyor.
İç savaş çıkmadan önce Suriye ne kadar sakindi. Orada da,
Saddam’ınki kadar olmasa bile diktatörlük, tek parti rejimi vardı
ama oldukça huzur da vardı. Türkiye ile münasebetleri o kadar
iyileşmiş ve düzelmişti ki, neredeyse iki ülke birleşecekti. Sonra
bir anda her şey bozuldu. İki yüz elli bin ölü, büyük sayıda yaralı
ve sakat, tam rakamını bilmiyorum, en az beş milyon mülteci, harap
olmuş şehirler, çökmüş bir sanayi… Korkunç acılar, seller gibi
gözyaşı… İç savaşın biteceği de yok.
Irak’ta Saddam rejiminin devrilmesinde, Suriyenin bugünkü hale
gelmesinde, Libyada, Mısırda olup bitenlerin arkasında hangi derin
ve uluslararası güçler vardır? Bu konuda ne kadar az bilgi, ne
kadar az analiz var.
Suriye bu hale gelecektiyse Esad’i devirmeye kalkmak elbette
isabetli olmamıştır.
Bu işin gerisinde BOP olduğu anlaşılıyor.
İslam hukukun ve hikmetinin temel prensiplerinden biri “Ehven-i
şerreyn tercih olunur” kuralıdır. Mânası şudur: Sadece iki kötü şık
varsa, başka şık yoksa bu iki kötüden hafif olanı
seçilir.