PAZAR günü ikindiden sonra Beyazıt meydanı Çınaraltı’ndan akik
taşlı bir yüzük, hakikî deri ciltli zarif ve sanatlı bir defter,
iki kutu tabiî kokulu tütsü aldım; oradan Fatih Kıztaşı
caddesindeki sahhaftan birkaç kitap… Horhor’a inerken Abdüllatif
Subhi Paşa konağının karşısındaki küçük Suriye lokantasında iki
kişi felafil ve nohut yedik, suyla beraber on iki lira tuttu, adam
başına altı lira… Şatafat ve dekor meraklıları bu kadar ucuz
yeseler kahırlarından ve utançlarından kalp krizi
geçirebilirler.
**
Köy evimin damı çökmüş. Eski zaman kiremiti kaplıydı, onların çoğu
çürümüş… Gebze’den ucuz ondülin alıp onunla kapattıracağım.
Aylardır gitmiyorum, evin durumu nasıl, içerideki kitaplar
rutubetten küflendi mi, bilmiyorum. Malın mı var derdin çok
olur…
**
İki günlüğüne Tokat’a gittim, Niksar’a da uğradım. Görülecek
yerlermiş. Biraz yoruldum ama memnun oldum. İntibalarımı inşaallah
anlatacağım.
**
Abdülkadir Geylanî hazretleriyle ilgili Osmanlıca bir kitap
okuyorum. Sormuşlar: “Bize ne vasiyet (öğüt) edersiniz?”
“Kitabullah ve Sünnet-i Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem”
buyurmuşlar. Yani Allahın Kitabına sarılın, içindeki emirleri
yerine getirin, yasaklarından uzak durun, öğütlerini tutun…
Resulullahın Sünnetine yapışın… Tasavvuf budur işte.
**
Sokakta el ele tutuşmuş yürüyen, sakallı bir genç ile kırmızı
tesettürlü bir kız gördüm. Laubali hallerine üzüldüm, canım
sıkıldı. İslam âdâbı ve erkânı unutuldu.
**
Şehid asker, subay, polis sayısı arttıkça Dönme medyanın müstehcen
yayınlarının ve cıvıt magazinlerinin de dozu artıyor.
**