KOCAELİ yarımadasında güzel bir köy… Yıllarca önce bazı köylü
aileleri tarlalarını iyi fiyatlarla şehirlilere yazlık yapılması
için satmışlar. Aldıkları para ile eski köy evlerini yıkıp beton
evler yapmışlar, oğullarını kızlarını evlendirmişler, televizyon
melevizyon otomobil… Tarımla, hayvancılıkla, arıcılıkla falan
uğraşmamışlar… Köyden bakkaliye kamyonları geçiyormuş,
ihtiyaçlarını oradan temin etmişler.
Sonra paralar bitmiş… Bizim tarla satan köylülerden biri, eski
arazilerindeki zenginin yanında kapıcılık, bekçilik yapıyormuş…
Ötekiler ne olmuş bilmiyorum.
Bir köylü tarla satınca onun parasıyla mutlaka üretimle ilgili bir
iş yapmalıdır. Bu, arıcılık olabilir, çiçekçilik, fidancılık, sera
sebzeciliği, keçi besler onun sütünden keçi peyniri yapar satar,
keçi peyniri kıymetlidir. Hattâ elinde kalan tarlalardan birini,
sattığı öteki tarlaların parasıyla göl haline getirip tarla
balıkçılığı yapabilir.
Sattığı arazilerin parasını çar çur etmek, otomobile televizyona
harcamak intihardır, cinayettir.
Kocaeli bölgesindeki köyleri geziniz, çoğundaki tarlalar ekilip
biçilmiyor. Bağ ve bahçe artık çok az. Büyük köylere marketler
açılmış, bütün ihtiyaçlar oralardan nakit para ile temin ediliyor.
Bunun sonu yıkımdır, iflastır, kapıcılık ve bekçiliktir.
Dünyanın sayılı tahıl ambarlarından biri olan Türkiyemiz işte bu
kafa, bu zihniyet ile, her yıl dışarıdan üç milyon küsur ton
(kalitesiz) buğday ithal etmek zorunda kalmıştır.