GEÇEN sene (ihtiyacının çok üzerinde) lüks, pahalı, cafcaflı
bak-bana, bükülebilen, denize düşerse bozulmayan, lazerli, nükleer,
arganomik, mikro-sefal, dalgalı, nebülözik, rivayete göre Ay’a
gidilse orada bile çalışabilen süper harika bir cep telefonu
almıştı. Bu cihaz işini pek ala görüyordu ve yenisine hiç ihtiyacı
yoktu. Lakin o daha yenisini, daha lüksünü, daha cafcaflısını aldı.
Çünkü o bir telefon statüsü hastasıdır.
Evi ihtiyacının çok üstünde lüks, gösterişli, pahalı, cafcaflı,
granitli, akıllı lüks bir evdir. O mesken konusunda statü
hastasıdır.
Otomobili de öyledir. Lüks, pahalı, gösterişli, cafcaflı,
nikelajlı, kromajlı, israflı, (ne manaya geliyorsa) davlumbazlı bir
arabadır. O bu vasıtaya Nemrud gibi kurulur, bununla övünür,
gururlanır, kibirlenir, bir değer kazanacağını sanır. O otomobil
statüsü çılgınıdır.
O giyim kuşam konusunda statü hastasıdır. Sırf markası için markalı
giyim eşyasına on kat fiyat öder ve elbisesiyle, paltosuyla,
gömleğiyle, ayakkabısı ile övünür, böbürlenir, cafcaflanır. En
büyük üzüntüsü, lüks marka etiketlerini görünür bir yerine, mesela
yakasına diktirememesidir.
O, yeme içme konusunda fanatik bir statüko hastasıdır. Gurma
geçinir ama aslında o pisboğaz bir türedi ve görmemiştir. Yemekleri
çok lezzetli, fiyatları ucuz mütevazı bir mekanda yerse zehirlenir,
hattâ kahrından ve utancından geberebilir.