GALATASARAY ’da, mezun olduğum 1952 yılına kadar tam on iki sene okudum. İlkokul, orta, lise… Bu müddet zarfında özel notlarını Latin yazısıyla yazan bir tek Türk hocamız yoktu. Hepsi Osmanlıdan kalma idi.
Edebiyat öğretmenlerimizden birkaçını zikr edeyim: Nihat Sami Banarlı, Orhan Şaik Gökyay, Ahmet Kutsi Tecer, Recaizadenin oğlu Ercüment Ekrem Talu, Muvaffak Benderli… Bunların hepsi de üniversite edebiyat fakültesi profesörleriyle boy ölçüşen ehliyetli ve liyakatli kimselerdi.
Ortaokulda coğrafya hocamız, Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi müderrislerinden bir zatın oğluydu, Fransa Grenoble üniversitesinden mezundu. Yine ortaokul tarih hocalarımızdan biri, eski nazırlardan (Osmanlı bakanlarından) Raşid Erer beydi, ana dili gibi kültür Fransızcası (turistik sokak Fransızcası değil) bilirdi.
Son sınıfta iki felsefe öğretmenimiz vardı. Biri Katolik papazıydı, Pierre Dubois. Diğeri engin bir felsefe kültürüne sahip Mösyö Larroumets idi. Gerçekten felsefe okuturlar ve öğretirlerdi.
1950’lere kadar ülkemizde az lise vardı ama onlar liseydi.
Liselerde son sınıf bitirme imtihanları yapılırdı. Bir de bakalorya- olgunluk imtihanları vardı.
Bu imtihanlar test usulüyle değil, kompozisyon usulü yapılırdı. Eğitimde kemiyet değil, keyfiyet göze alınırdı.
M. Kemal Paşa, İsmet Paşa, Celal Bayar, Fevzi Paşa, Kazım Karabekir Paşa, bütün öğrencilerinin cemaatle beş vakit namaz kıldığı Sultan Abdülhamid’in mekteplerinde okumuşlardı.
Bendeniz Osmanlıdan kalma, kılıç artığı eğitimcilere yetiştim. Kültürümü (ne kadarsa) onlara borçluyum.
1950’de Demokrat Parti iktidar olunca eğitimde çok yanlış işler yapıldı. Popülist siyasetler uygulandı. Eğitim kesinlikle popülizmi kaldırmaz.
Yıl 2017, eğitimimiz hemen hemen iflas etmiştir.
Liselerimiz yeterli miktarda edebî zengin Türkçe bile okutamıyor.
Her taraf okul binası ile dolu ama çağ seviyesinde genel kültür ve millî kültür veren gerçek bir tek mektep yok.