Siyaset havaları hep biteviye gitmez. Gök her zaman bulutsuz masmavi güneşli olmaz. Bazen soğuk rüzgarlar eser, gökte kara bulutlar oluşur, hava bozuldukça bozulur… Fırtınalar, kasırgalar, tayfunlar… Gök gürültüleri… Şimşekler çakar, yıldırımlar düşer… Şiddetli yağmurlar yağar, dereler ırmaklar nehirler taşar… Siyaseti gel keyfim gel sananlar şaşar. Siyaset çalkantılı bir denizdir, bazen coşar kabarır. Bu denizde gemi sahibi olmak çok risklidir. Siyaset denizinde kaptanlık edenler Şeyh Sâdi’nin “Be derya der menâfi bi-şumârest / Eger hâhi selâmet der kenârest” (Denizde çok menfaatler vardır ama sen selamet istiyorsan o kenardadır) beytini hatırlarından hiç çıkartmamalıdır.
Siyaset denizinde etleri lezzetli balıklar yüzer, onları tutar kendin yersin, satar ticaret yaparsın. Ticaret denizinin bazı diplerinde inciler mercanlar sedefler bulunur. Lakin selamet derkenârest.
Bu denizin vefası yoktur. Yolda fırtına çıkar, gemi dalgalarla boğuşmaya başlar. Tekneyi kurtarmak için safraları atmak gerekir.
Bir Müslüman için siyaset denizinin en zor işi milletvekili yemini etmektir. Bir Müslüman için ne zor, ne veballi, ne netameli yemindir o.
Tarihin facialarına bak, bu denizde ne padişahlar ne vezirler ne paşalar ne keştiler gark u helâk olmuş.
Selamet der kenârest der kenarest…