SURİYE’NİN bu hale gelmesinin birinci sorumlusu o ülkenin Sünnî Müslümanlarıdır. Onlar halkın yüzde yetmiş beşini oluşturdukları halde birleşmediler, tek bir Ümmet olmadılar, salkım saçak hizbe fırkaya ayrıldılar, vazifelerini hakkıyla yapmadılar, râşid bir İmam seçip ona biat ve itaat etmediler, en istidatlı ve kabiliyetli çocuklarını subay olarak yetiştirmediler, sonunda bu hale düştüler. Bu anlattıklarımı yapabilirler miydi? Nuseyrilerin darbe ile ülkeyi ele geçirmelerinden önce yapabilirlerdi. Sünnilerin en sorumluları ve suçluları kimlerdir? Başı çekenlerdir. Ulema, fukaha, meşâyih, Müslüman aydınlar, Müslüman yazarlar, güçlü ve nüfuzlu kimseler, okumuşlar. Türkiye Müslümanlarının Suriye faciasından alacakları dersler yok mudur? Olmaz olur mu? Gereken dersleri alabilirler mi? Maalesef alamazlar. (Suriyede ve Türkiyede vazifelerini yapan, Ümmet birliği ve ittihad-ı İslam için, Müslümanları uyarmak aydınlatmak bilgilendirmek şuurlandırmak için çalışanları tenzih ediyor, onların ellerinden hürmet ve minnetle öpüyorum.)
***
İki beyefendi tartışıyor: Muhterem beyefendi, istirham ederim… Hayır beyefendi o mesele sizin anlattığınız gibi değildir, doğrusu şudur… Bendenizi afv buyurunuz ama yanlış bilgilendirilmişsiniz… Cesaretimi mâzur görünüz efendim… Size hürmet ederim ama kanaatinizi paylaşmam mümkün değildir… Gerekçelerimi arz ediyorum… Rica ederim… Lütfen dinlemek lütfunda bulununuz… Selam ve hürmetlerimi sunarım… Elbette “müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar” muhterem beyefendi.
İki öküz tartışıyor: Ulan ben seni ufalarım… A dangalak asıl beni seni parçalar bitiririm… O mikrofonu sana yediririm… (Çap pat diye bir gürültü duyulur, öküzlerden biri ötekinin kafasına çantasını fırlatmıştır)… Hayvan!.. Asıl hayvan sensin!.. Alçak, namussuz, şerefsiz… Tartışma daha da kızışır, öküzün biri, burnundan alevler çıkartarak öbürünü süser, burnunu ve bir kaburga kemiğini kırar… Mööö, bööö sesleri… Anırtılar… Çakal ulumaları.
***
Akşam vakti, herkes işinden çıkmış, metrobüs durağında binlerce vatandaş vasıta bekliyor. Vasıtalar lebaleb dolu, çoğu durmadan geçiyor. Halk öfkeden patlıyor, vasıtaların yolunu kapatıyor. Polisler geliyor, yol yarım saat kapalı kalıyor…
Gereği düşünüldü, çare ve çözümler bulundu… Nedir onlar? Başta Avcılar olmak üzere dev şehrin etrafındaki yeni inşaatlara gece gündüz hızla ve hırsla devam edilecektir. Her yere yeni gökdelenler, dev mesken binaları, AVM’ler dikilecektir. Son yeşil alanlar inşaata kurban edilecektir. Bina bina bina… Beton beton beton… İstanbul, Trakyada Bulgaristan sınırına kadar büyüsün…
***
Ayakta uyuyan bir zata: Mutlaka uyanacaksın… Ne zaman? Öldüğün vakit… Ne olacak?.. İş işten geçmiş olacak?..
***