SADECE teknokrat (Mühendis, matematik) kafasıyla ve zihniyeti ile vasıflı Türkiyeli yetiştirilemez. Teknokrat kültürünün üzerinde keyfiyet, edebiyat, tarih, felsefe (psikoloji, mantık, ahlak, metafizik, estetik), sanat, mimarlık kültürü bulunması gerekir.Keyfiyet kültürü alt (veya temel) yapısına sahip olmadan vasıflı Türkiyeli olmak mümkün değildir.
Bunun ölçütü (kriteri, kıstası) şudur:
Dünyanın en üstün liselerinde verilen edebî, felsefî, sanatla ilgili keyfiyet kültürü seviyesine sahip olacak.
Eton Kolejinde okuyan bir İngiliz genci, İngiltere’nin en büyük edibi Shakespeare’i ne kadar biliyorsa, bizim lise mezunu gencimiz de Türk edebiyatının en büyük klasik şâiri ve edibi Fuzulî’yi o derecede bilecek, okuyacak, anlayacak ve bu kıraatten zevk alacaktır. Türkiye lisesi kendi çocuğuna bu edebî kültürü veremiyorsa vazifesini yapmamış olur.
Matematik, cebir geometri, fizik kimya kültürü var, edebiyat tarih felsefe kültürü yok. Böylesi bir genç zayıf yetişmiştir ve vasıflı değildir. Bu genç ileride mühendis olursa, politikacı olursa, büyük bürokrat olursa, eline fırsat ve imkan geçerse ve ülkesine, dinine, halkına hizmet için kendi kafasına göre adam yetiştirmeye çalışırsa (iyi niyetli olsa bile) başarılı olamaz.
Matematik, fizik, kimya bilmeden de vasıflı Türkiyeli olunabilir ama Türk edebiyatını, Türkiye tarihini, felsefî ilimleri (beştir) bilmeden, yeterli sanat kültürüne sahip olmadan, genel kültürlü olmadan, yüksek vasıflı Türkiyeli olmak mümkün değildir.
Bir ülkenin liseleri millî kimliğe, millî kültüre hizmet etmiyorsa; çağ seviyesinde yüksek sosyal kültür veremiyorsa; mesela Japonya liseleri ayarında değilse; derin edebiyat tarih sanat kültürü kazandıramıyorsa; bunların yanında ahlak ve karakter terbiyesi veremiyorsa; estetik, mimarlık, şehircilik, güzellik boyutuna sahip gençler yetiştiremiyorsa o ülke bocalamaya mahkumdur.