Türkiye’de en büyük darbe 1924’te yapılmıştır. Bu tarihten itibaren muasır medeniyet seviyesine (çağdaş uygarlık düzeyine) füze gibi fırlamak için peş peşe devrimler sahneye konulmuştur. Bunlar devrim değil, darbedir.
Bu devrimler yüzünden ülkemiz ve devletimiz Ortadoğu’nun Japonya’sı olma şansını yitirmiştir.
1950’de serbest seçimler yapılmış, halkın büyük çoğunluğu darbecilere, vesayetçilere, resmî ideolojiye hayır demişti ama 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle yine eskiye dönülmüştür. 12 Mart 1971 askerî darbesi… 12 Eylül 1980 darbesi… 28 Şubat darbesi… Bütün bu darbeler ülkemizin hızını kesmiş ve bizi hep geriye, kopukluğa, ârızaya götürmüştür.
Lozan’ın gizli protokolleri Türkiye’ye, Ortadoğu’nun Japonya’sı olmak imkanını, fırsatını, şansını tanımıyor.
Yirminci asrın ilk yarısında doğu Akdeniz’de iki Yahudi devleti kuruldu. Bu netameli bir konu, fazla yazmaya, derinleşmeye gelmez.
Türkiye’den nüfus ve yüzölçümü bakımından küçük Güney Kore, dünya çapında otomobil ve elektronik sanayiine sahip oldu da, Türkiye niçin olamadı?
Türkiyenin mânen, maddeten, iktisat ve sanayi bakımından, eğitim ve kültür yönünden ilerlemesini istemeyen Lozan ruhu neler yaptı?
1. Ülkenin çoğunluğunu ve dominant faktörünü oluşturan Sünnî Müslümanları cahil bıraktı. Onları, zengin yazılı edebî ve kültürel Türkçeyi bilmez, atalarının mezar taşlarını okuyamaz hale getirdi.
2. Millî kimliği erozyona uğrattı, halkı yabancılaştırdı.
3. Dindarlıkla ve ahlakla kalkınma olmaz safsatasıyla iş hayatını kirletti.